Son iki haftadır yaşanan Galatasaray maçlarındaki tuhaflıklardan sonra futbolla ilgili bir şey yazmak zül geliyor bana.
‘Maçı nasıl yorumlarsın?’ diyen spikere, Rıdvan Dilmen’in verdiği cevap gibi. (Rize-Galatasaray maçını kast ederek) ‘Böyle bir durumda maç mı yorumlanır kardeşim?’ modundayım. ‘VAR gelecek, dertler bitecek’ dediler. Dedik ki odadaki hakem de ortadaki hakem gibi olursa ya!
O yüzden uçaktaki gibi kara kutu istiyoruz. Ne konuşuluyor duyalım.
Neredeeee!!! Bırakın konuşmayı, görüntü bile vermiyorlar.
Maç başladığında tribünlerdeki boşlukları görünce, seyirciye dayalı soğuma başlamış dedim içimden. Hem de şehir dışından bir çok taraftar İstanbul’a geldiği halde!!! Maç kadrosunu okuduğumda Galatasaray maçına bu 11’le niye çıkmadık ki diye hayıflanmadım değil.
Hoş! O hakem olduktan sonra, Messi-Suarez yapsan hava.
İçimdekileri dökerken yediğimiz bir gol var. VAR’dan haber geldi geçerli saymadılar golü. Nefes nefese olsaydık tepeyle, yediğimiz golü iptal ederler miydi acep!!!
Sonra Ljajic’le öne geçtik. Oyun da tribün de demoralizeydi. ‘Akşamdan kalma’ derler ya. Öyle…
Biz de geçen haftadan kalmaydık!!! İlk yarı biterken topu kalemizde gördük, kornerden gelen serseri top Caner’in kolundan ağlara gitmişti. İlk yarı bir bir biterken biz de bir bir eriyorduk.
İkinci yarının bazı bölümleri halı saha maçını andırıyordu. Her pozisyon 3’e 2, 4’e 1 gelişiyordu. Kopuktu, kopmuştuk. Bu aralar moda.
Maçı yöneten hakemlerin sezon sonu hakemliğe veda edecek olmalarını ilan etmeleri. Tabi bir de yönettikleri maçın fişini çekmeleri!!! Sezon sonu gidecek olup, fişi çekenler kervanına Quaresma da katıldı. Şanına yakışır bir golle süsledi kariyerini: 2-1.
Kagawa’yı şampiyon yapsın diye aldık yaban ellerden. O ikinci yarılar maça girerek ter idmanı yapmaya gelmiş!! Oyuna girer girmez sarı kart gören Necip kardeşimize de artık bir şey demiyorum. Diyemiyorum. Ne diyeyim. Helal olsun!
Yaaa işte böyle arkadaşlar. Yedik içtik! Allah olmayanlara da versin!!!
Akşam
