


JOLLY’nin Davetiyle İstanbul Kuruçeşme’de Düzenlenen Basın Toplantısına Katıldım;
Elbette sektörle ilgili veriler, yeni hedefler, büyüme rakamları gibi pek çok başlık konuşuldu ama benim aklımda en çok ne kaldı biliyor musunuz? Birbirine sevgiyle bağlı iki kardeşin, aileden aldıkları terbiyeyi bir markaya nasıl taşıyabildikleri...
Mete Vardar ve Mert Vardar’ın sahneye çıktıkları andan itibaren aralarındaki uyumu izlemek, bugünün iş dünyasında alışık olmadığımız bir tabloydu. Türk aile şirketlerinde çoğu zaman görmeye alıştığımız kavgacı ya da rekabetçi hava yerini burada dayanışmaya, saygıya bırakmıştı. Belki de bu yüzden Jolly, yıllardır sadece ayakta kalmayı değil; büyümeyi, dönüşmeyi ve lider olmayı başarabiliyor. Balkan terbiyesi ile onları bu değerlerle büyüten Tülin – Sinan Vardar çiftini içtenlikle tebrik etmek istiyorum.
Gelelim Toplantının İçeriğine...
Türkiye’nin 80 ilinde faaliyet gösteren Jolly, 2025’in ilk 6 ayında kişi sayısında yüzde 30, ciroda ise yüzde 60’ı aşan bir büyüme yakalamış. İlk bakışta bir başarı rakamı gibi görünüyor ama aslında bunun daha derin bir anlamı var: Türkler artık tatil yapmayı öğreniyor.
Bu cümleyi bilinçli kuruyorum çünkü uzun yıllar boyunca bu ülkede tatil, ya üst gelir grubuna ait bir ayrıcalık ya da yıllık izin denk gelirse “Hadi denize gidelim” diyerek yapılan bir kaçamaktı. Oysa bugün geldiğimiz noktada insanlar tatillerini aylar öncesinden planlıyor, erken rezervasyonla bütçesine göre tatilini seçiyor, ödeme koşullarını araştırıyor. Kısacası artık tatil bir ihtiyaç olarak görülmeye başlandı.
Yine de tablo hâlâ eksiksiz değil. 85 milyonluk bir ülkede sadece 15-20 milyon vatandaşın tatil yapabiliyor olması, üzerinde düşünmemiz gereken bir gerçek. Bu farkındalığın artması, tatilin herkes için erişilebilir hale gelmesi gerekiyor. Jolly gibi şirketler belli ki sadece satış değil, aslında bir alışkanlık kazandırıyor. Ve bu, uzun vadede toplumun yaşam kalitesini yükselten bir şey.
İki kardeşin konuşmalarında dikkat çeken bir nokta da iç pazara verilen önemdi. “Yerli turist artık öncelikli” diyor Mete Vardar ve bu yalnızca ticari bir karar değil; aynı zamanda geç kalınmış bir hakkın teslimi gibi. Bu toprakların insanı, kendi ülkesinde tatil yaparken ikinci planda kalmamalıydı zaten.
Kültür turlarına gösterilen ilgi de umut verici. Jolly’nin Kars turlarında yüzde 135 büyüme yakalaması, Mardin ve GAP turlarının hâlâ revaçta olması bana kalırsa sadece “gezi” değil; bir tür kültürel uyanışın da işareti. İnsanlar artık sadece deniz, kum, güneş değil; hikâye ve yerel dokunuşlar da arıyor tatillerinde. Umarım Türkiye’nin her iline farklı turlar yapılır.
Yurtdışına yönelik artan ilgi, vize sorunlarına rağmen sürüyor. Özellikle Avrupa ve Uzak Doğu turlarında ciddi talep var. Japonya’ya olan ilgide dört katlık ciro artışı konuşuldu, ki bu da insanların sadece gezmek değil, keşfetmek istediğinin göstergesi.
Son olarak, Jolly’nin Kuzey Kıbrıs’a yaklaşımı beni etkileyen bir başka detay oldu. Kıbrıs’ı sadece casinolarla değil, kültürel zenginliğiyle tanıtma çabası değerli. “Yavru Vatan’a hizmet milli görevimiz” diyerek bunu sahiplenmeleri, turizmin yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda bir kültürel sorumluluk olduğunu da hatırlattı.
Sonuç Olarak...
Jolly, belki rakamlarla konuşuyor ama yaptığı işin arkasında insan var. Bir aile kültürü, bir memleket sevgisi ve insanların tatil hakkını önemseyen bir vizyon var. Bu yüzden sadece sektör lideri değil, bir davranış biçiminin öncüsü de aynı zamanda.
Ve Evet...
Biz Türkler tatil yapmayı öğreniyoruz. Belki biraz geç, belki hâlâ sınırlı bir kesimle... Ama alışıyoruz. Öğreniyoruz. Ve bu iyi bir şey değil mi?