Gazeteci,
Yönetici,
Taraftar,
Sporsever,
Yerli oyuncu yetişmiyor diye avaz avaz bağırmakta.
Çare,
Sen ortaya bir karışık söyle sonra bakarız diyorlar.
Yahu bir fikir?!
I-ıh,
Koskoca ülkede bir sağ bek yok yetişen diyecek oluyorsun,
Gökhan Gönül’ü gösteri-
yorlar.
Sonra,
Suyuna soğan doğra.
Hâlâ Mehmet Topal’ı stopere çekmek isteyen zihniyet var.
Güya yokluktan...
Serdar Aziz madem kötüydü,
G.Saray niye o kadar para
verdi?
Ve o kadar para verilen adam kenarda otururken,
Hâlâ mı Mehmet diyesi geliyor insanın.
Örneğe takılmayın sadece örnek.
Adı üstünde örnek!!!
Ama bir tuhaflık var sizce de değil mi?
80 milyonluk ülkede bir orta saha bulamayıp,
Aurelio’yu devşirdiğimiz günler aklıma geldikçe,
Her şey normale dönüyor beynimde!!!
Pes vallahi!
Bir ara da santrfora Fernandao’yu düşünüyorlardı.
Te Allah’ım ya!
Neyse! Olan olmuş.
Çare ve natif üretmek gerekiyor.
Bu bağlamda benim bir önerim var.
Daha doğrusu öneri, Emir Erez kardeşime ait.
Psikolog kendisi.
Bana dedi ki,
‘Alen ağabey bir projem var.
Ve etkili olacağına inanıyorum.
Bunu kaleme alır mısın?’
Dinledim.
Bence iş yapar.
Uzatmayalım mevzu şu.
***
Mevcut ligimize iki takım daha ilave edeceğiz.
Yani ‘18’ takımlı ligimiz ‘20’ takıma ulaşacak.
Bu monte edilen iki takım da federasyona ait olacak.
A ve B diye de isimlen-
dirilecek.
Federasyon A
Federasyon B gibi.
Bu takımlarda yaş ortalaması,
daha doğrusu en yüksek yaş 18 olacak.
Yazıyla on sekiz.
Ve hepsi yerli oyunculardan oluşacak.
Lig takımları normal prosedür fikstür programında,
Sırası geldikçe bu takımlarla maç yapacak.
İdeal 11’leriyle.
Bu şart.
Ve bu maçlarda puan alışverişi olmayacak.
Bu sistemin aynısının tıpkısı,
PTT 1. Lig’de de olacak.
O da Federasyon C, Federasyon D gibi.
Böylelikle federasyon tarafından seçilmiş bu özel gençler,
Hem kalabalıklar önünde oynamayı benimseyecekler,
Hem de spor kamuoyu nezdinde değer ve kıymet tahtasına çıkacaklar.
Peki bu gençler nereden seçilecek?
Hangi ligde oynuyorlarsa o ligden her takım 1’er,
Ligimizde bugüne kadar şampiyon olmuş takımlar da 2’şer oyuncu verecekler.
Alınacak bütün kararlarda,
Federasyon ve Kulüpler Birliği beraber hareket edecek.
Ki sonradan senin oyuncun, benim oyuncum kavgası olmasın.
Ve bu projeden her sene,
(Çok da gözümüz yok ha!)
Bir tane oyuncuyu hakkıyla Milli Takım’a verirsek,
Ciddi bir yapılanmanın ilk adımlarını atmış oluruz.
4 milyon Türk’ün yaşadığı Almanya’da,
Onca gurbetçi hem ülkemiz takımlarına,
Hem de Milli Takım’a akabiliyorsa,
80 milyonluk ülkemizde bize gurbeti yaşatmayın e mi!?
Demek ki bir yol var.
Ve biz o yolu bulmalıyız.
Geliştirmeniz ve uygulamanız umuduyla.
FULYA'DAKİ DUMAN
Geçtiğimiz hafta bir arkadaşım rica etti.
Bir zamanlar kapısından ayrılmadığımız,
Vakti zamanında ne anılarımızın geçtiği,
Fulya’yı kast ederek,
Uğra, bizim ufaklığın idmanı var.
Gel seyredelim dedi.
Biz de hayır(!) yok.
İyi dedim.
Kararlaştırdığımız saatte Dikilitaş’tan,
Ihlamur Kasrı’na,
Oradan da antrenman sahasına vardım.
Biraz Kemalettin Tuğcu romanı gibi oldu ama,
Olsun.
Hey gidi gençliğimizin Fulya’sı,
Köşede Gordon Milne duruyordu.
Az ötede Sarı Fırtına, gazetecilerle şakalaşıyor,
Rıza Kaptan, muz orta idmanı yapıyordu.
Neyse!!!
Tel örgülerle çevrili tribünün oturma gruplarına ulaştığımda,
Tepemizde koskocaman bir duman dağının varlığını hissettik.
Yazıyı yazmama sebep de bu duman.
Bir koku?
Anlatamam.
Sanki az ötede asfalt çalışması var,
Zift kaynatıyorlar.
Öyle.
Direkt adamın ciğerine işleyen.
El kadar çocuklar öksürmekten idman yapamıyor.
Hakikaten tuhaf.
Bu ne dedik.
Antrenman sahasının arkasında kalan bölgede tek haneli evler varmış.
Onların yaktığı sobadan geliyormuş bu duman.
Çevre kirliliğinin dik alası.
E yok mu bunun bir hal çaresi.
Yok dediler.
Yahu çoluk çocuk zehirleniyor resmen.
Hesapta spor yapıyorlar.
Tamam!
O evlerde oturanlar da çaresiz tabii ki ısınacak ama,
Kimseyi mağdur etmeden bir orta yol bulunmalı.
Hiç antrenman sahasının üzerinde duman olur mu yahu!
Kanımca kulübün halkla ilişkileri hemen devreye girmeli.
Ve bu işi bir an evvel çözmeli.
Hem de ivedilikle.
Akşam
