ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNE NİÇİN “HAYIR” DİYORUM

BJK Kongre üyesi CHP Balıkesir Millet Vekili ve Genel Başkan Baş Danışmanı Ahmet AKIN, Referandumda neden 'Hayır' diyeceğini www.duydukmu.com ' anlattı...
Haberin yayılanma tarihi:15 Nisan 2017, Cumartesi

Lyon karşısında Beşiktaş'ın kendi sahasında turu atlayacağına inandığını belirten Akın, Siyah-Beyalı taraftarlara büyükm iş düşeceğininde altını çizdi.

İşte Ahmet AKIN'ın Referandum ile ilgili açıklamaları;

TEK ADAM HER ŞEYE KARAR VERECEK AMA YARGILANAMAYACAK

Ülke olarak Cumhuriyet ile birlikte bir karar vermişiz. Parlamenter demokrasiyi yönetim sistemi olarak belirleyen kurucu irade hiçbir zaman egemenlik hakkını bir kişiye devretme anlayışı içerisinde olmamıştır. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyen Mustafa Kemal Atatürk bile bu yetkiyi almamıştır. Toplumsal mücadeleler tarihi aynı zamanda kralların, şahların, padişahların, başkanların yetkilerinin daraltıldığı hak ve özgürlükler alanının genişletildiği tarihtir. Dünyanın geldiği nokta ve evrensel değerler dikkate alındığında ülkemizde yapılmak istenilenin tarihin akışına ters olduğunu söyleyebiliriz. Bizim tarihimizde egemenlik tek bir kişiden yani padişahtan alınmış ve halka verilmiştir. Şimdi bu durum tersine döndürülürek halka ait olan egemenlik hakkı tekrar tek kişiye verilmek isteniyor.

ANAYASA TOPLUM SÖZLEŞMESİDİR

Anayasalar toplum sözleşmesi olarak biliniyor. Yani toplumun tamamının ittifak ettiği ya da öyle kabul edildiği metinlerdir. O yüzden hazırlık aşaması şeffaf olmak zorundadır. Hazırlığına tüm toplumsal kesimlerin katılması ve görüşlerini bildirmesi esas olmalıdır. Bu getirilen anayasa değişikliğine baktığımızda bu temel özellikten bile yoksun olduğunu görüyoruz. Hazırlığı bir yerlerde kotarılmış olan anayasa metni daha ortaya konulmadan AKP’li milletvekillerince boş kağıtlara imzaları alınarak imzalanmış kabul edildi. Bu TBMM tarihi açısından utanç verici bir durumdur. Anayasa metnini görmeden boş kağıda imza atan milletvekilleri bu boş kağıtların resimlerini çekerek sosyal medya hesaplarından yayınlamak gibi bir işgüzarlığa da imza atmış oldular. Halkın temsilcileri bilmedikleri, görmedikleri, okumadıkları bir metin için boş kağıdı imzalayarak temsil görevlerini ihmal etmişlerdir. Tarih bunu kaydetmiştir.

Cumhurbaşkanlığı sistemi adını verdikleri sistem aslında dünyada kimi örneklerini gördüğümüz sistemlerle birebir örtüşmektedir. Getirilmek istenen Amerikan tipi başkanlık değildir. Çünkü orada sert kuvvetler ayrılığı vardır. Önerilende ise kuvvetler birliği vardır. Bu sistem Suriye’de, Saddam dönemi Irak’ta, Mübarek dönemi Mısır’da, Kaddafi’li Libya’da, Kuzey Kore’de uygulanan tek adam rejimidir. Bu yönüyle iddia ettikleri gibi yerli de değildir, milli de değildir. Batıdan örnek vermek gerekirse Hitler Almanya’sı bu rejime örnek olarak gösterilebilir. Yerli ve Milli bir sistem aranıyorsa Ulusal Kurtuluş Savaşımızın arkasından kurulan çağdaş Cumhuriyetimiz yeterlidir. Yeni kurulan yönetim sistemi eksiklikleri giderilerek bugüne kadar gelmiştir. Hala eksiklik var denilebilir. Olabilir. Onlar da giderilebilir elbette. Nitekim mevcut anayasa defalarca parlamento iradesi ile değiştirilmiştir. Ama hiç birisinde rejimin temel niteliklerine dokunulmamış hatta dokunulması bile düşünülmemiştir.

Yeni anayasa önerisi TBMM’de önce komisyonda görüşülmüş, arkasından Genel Kurulda görüşülmüştür. Hem Komisyonda hem Genel Kurulda biz CHP olarak bütün gücümüzle mücadele verdik. Bunun ülkemizi hangi felaketlere sürükleyeceğini örnekleriyle anlattık. Ama sayısal varlığımız engellemeye yeterli olmadı. Şimdi yüce halkımızın önüne geldi. 16 Nisan günü oylanacak.

Uzunca bir süredir alanlardayız. Köy köy, kasaba, kasaba, sokak sokak dolaşıp halkımıza bu anayasaya niçin karşı olduğumuzu anlatıyoruz. Gecemizi, gündüzümüze katıp cumhuriyetimiz, demokrasimiz ve geleceğimiz için ter döküyoruz.

Biz Niçin “hayır” diyoruz?

BÜTÜN YETKİLER BİR KİŞİDE TOPLANIYOR, MECLİS ETKİSİZ KILINIYOR, YARGI VESAYET ALTINA ALINIYOR

Getirilmek istenen yeni rejimin özünde bütün yetkilerin tek adama verilmesi, meclisin etkisiz ve yetkisiz kılınması, yargının vesayet altına alınması vardır. Futboldan örnek vermek gerekirse, bir kişinin hem kulüp başkanı, hem teknik direktör, hem de hakem olmasıdır. Böyle bir durum futbol dünyasında hangi sonuçlara yol açarsa, ülke yönetiminde de benzer sonuçlara yol açacaktır. Bu çok açıktır.

Her şeye başkan ve adamları karar verecektir. Yürütme doğrudan Cumhurbaşkanına ait olacaktır. Sayısı ve nitelikleri belli olmayan yardımcılarını, bakanlarını kendisi atayacak ve istediği zaman görevden alabilecektir. 80 milyonun hakkı olan bütçe

hakkı ortadan kaldırılarak bütçe yapma yetkisi tek adamda olacaktır. Kamu tüzel kişiliği oluşturma ve ortadan kaldırma yetkisi onda olacaktır. Bu yolla birkaç şehri birleştirip yeni bir yönetim modeli, örneğin eyalet kurma yetkisi olacaktır. Bu yetkisini kullanır veya kullanmaz. Biri gelir kullanır, bir başkası kullanmayabilir. Ama bu yetki verilmektedir.

Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Meclisin yasa yapma yetkisine ortak olmaktadır. Yani bir sabah kalkıp bir kağıda yazdığı yasa metnini tek başına Resmi Gazetede yayınlayarak yürürlüğe koyabilecektir. Milli Güvenlik Politikasını belirleme ve savaş ilan etme yetkisini tek başına kullanabilecektir. Bir sabah kalktığımızda hiç birimizin haberi olmadan bir komşu ülkeye örneğin Suriye ile İran ile savaşa girmiş olabiliriz. Bu yetkilere sahip bir tek adam öngörülüyor.

Cumhurbaşkanı milletin yüzde yüzünü temsil eden Meclis’i hiçbir gerekçe göstermeye gerek duymadan tek başına feshedebilecektir. Milli irade tek adam iradesi karşısında zayıflatılmaktadır.

CUMHURBAŞKANI MECLİSİN YASAMA YETKİSİNE ORTAK EDİLİYOR

Bütün kamu görevlileri ile ilgili yetkiler tek adamda toplanıyor. Kamu görevlilerin atanmaları vs. yetkilerle donatılıyor. Bir kararname ile bir gecede bütün memurlar için iş güvenliği ortadan kaldırılabilir. Üst düzey kamu görevlilerinin keyfi olarak atanabileceği bir düzenleme yapılabilir. Bütün bunlar mümkün hale gelebilecektir. Bu örnekleri artırabiliriz.

Bütün halkı temsil eden Meclis etkisiz ve yetkisiz kılınıyor. Meclis iki temel yetkiye sahiptir. Yasama ve Denetleme yetkisi. Yasa yapma yetkisinin çok önemli bir bölümü Cumhurbaşkanına devrediliyor. Denetleme yetkisi ise kısıtlanıyor. Güvenoyu, Gensoru ve yazılı soru olanakları kaldırılıyor. Görevlerinden dolayı suç işleyen Cumhurbaşkanı, Yardımcıları ve Bakanlarla ilgili soruşturma yapması ise sağlanması imkansız sayısal çoğunluklara bağlanıyor. Şu anda 55 milletvekilinin imzası ile verilen soruşturma önergesi için getirilmek istenen sistemde 301 milletvekilin imzası gerekecek. Bu da tek başına yeterli olmayacak. Soruşturma komisyonu kurulabilmesi için 360 milletvekilinin onay vermesi gerekecek, bu da yeterli olmayacak suç işlediğine karar verilen bir Cumhurbaşkanının, yardımcısının ya da bakanın Yüce Divanda yargılanabilmesi için 400 milletvekilinin onayı gerekecek. Parlamento pratiği

dikkate alındığında bunun imkansız olduğu görülecektir. Çünkü Cumhurbaşkanı aynı zamanda parlamentoda çoğunluğu elinde bulunduran partinin de başkanı olacaktır. Dolayısıyla siyasi denetim bu şekilde komple ortadan kaldırılmış oluyor. Basın da dördüncü güç olarak bilinir. Basının denetim görevi de çok önemlidir. Ama bütün yetkileri elinde bulunduran tek adam basın için de baskı unsurudur. Şu anda bile baskı altına alınmış olan basın layıkı ile görevini yapamaz durumdadır.

YARGI AĞIR BİR VESAYET ALTINA ALINACAK

Yargı konusu ise daha vahim durumdadır. 12 Eylül 2010 da yapılan referandum ile yargı bir dini cemaate teslim edilmişti. Yargı üzerinde kurulan bu vesayetin nelere yol açtığını 15 Temmuz darbe girişiminde hep birlikte acı bir şekilde gördük. Şimdi yapılmak istenen daha beterdir. Cumhurbaşkanını ve bakanları Yüce Divan sıfatıyla yargılayacak mahkeme olan Anayasa Mahkemesinin tüm üyelerini Cumhurbaşkanı atayacak. Adalet dağıtacak olan yargı organları konusunda her türlü kararı alacak olan HSYK’nın 13 üyesinin ise Adalet Baklanı ve Müsteşarı dahil altı üyesini Cumhurbaşkanı doğrudan, 7 üyesini ise genel başkanı olduğu çoğunluk partisinin oyları ile TBMM’de dolaylı yoldan atayacaktır. Yani yargıyı tamamiyle bir siyasi partinin genel başkanı olan Cumhurbaşkanı tek başına şekillendirmiş olacaktır. Bu yargı üzerinde ağır bir vesayet oluşturmaktır.

YETKİLİ AMA DENETLENEMEYEN BİR TEK ADAM REJİMİ İNŞAA EDİLMEK İSTENİYOR.

Her konuda tek başına yetkili ama denetlenemeyen bir tek adam rejimi inşaa edilmek isteniyor. Bu kabul edilemez. Bu ülkenin tapusu 80 milyona aittir ve bir kişiye verilemez. Ülkemizin, çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği bir kişinin vereceği kararlara bırakılamaz.

Aslında son 2,5 yıldır getirilmek istenen sistem fiilen uygulanmaktadır ve sonuçları ortadadır. Yüzde 49 oy almış bir başbakan bile kolundan tutulup kapının önüne konulabilmiştir. Her konuda bir kişinin ağzına bakılmaktadır. Gelinen noktada ekonomi alarm veriyor, işsizlik aldı başını gitti, %13’lere dayandı, döviz dizginlenemiyor, yatırımlar durdu, bir tarım ülkesi iken tarımda ithalatçı duruma geldik, yargıya güven yerlerde sürünüyor, dış politikada açmaz içerisine düştük, dost olduğumuz ülke kalmadı. İnsanların umutları zayıfladı, kimse önünü göremiyor, ne

olacağını kestiremiyor. Bu durum ortada iken, tek adam yönetiminin nelere malolduğu, malolacağı ortada iken böyle bir anayasa dayatması bu ülkenin de, halkın da yararına olmayacaktır.

Ben başta Beşiktaş camiası olmak üzere, tüm halkımızdan bu ucube anayasa değişikliğine hayır demelerini bekliyorum. Geleceğimiz için, çocuklarımız için, demokrasimiz için, cumhuriyetimiz için en hayırlısı “hayır” oyu olacaktır.

DUYDUK MU & MEDYA KARTALI

ÖZEL HABER

 

 

YorumlarHiç Yorum Yapılmamış.     'İLK YORUMU SEN YAP'

Adınız Soyadınız:

E-Postanız:

Yorumunuz:

3 + 3 = ?

 




En Son Haberler
AnketTümü
Yeni Sitemizi Beğendiniz mi?
 
haber yazılımı: buki