


Ülke olarak en önemli sorunlarımızdan biri “yabancı hayranlığı” ve yabancı rakiplerimizi gözümüzde ya çok büyütmek, en küçük bir başarı sonrasında da hor ve hakir görmektir.
Ağrı Dağı’na merdiven olacak kadar çok sorunumuz var ama çözme irademiz denize sıfır.
“Topun tahmin ettiğiniz taraftan asla gelmediğini hemen öğrenmem; yaşamda, özellikle de insanların dürüst olmadığı Fransa’da çok işime yaradı” diyen usta yazar Albert Camus gibi, epey zaman ve emek verdiğim iş dünyasının sorunları ile futbolun, hattâ Türkiye’nin sorunlarının sebep- sonuç ilişkilerinin bire bir örtüştüğünü söyleyebilirim.
Bizim hepimizin sözü ve itibarı kendi lokasyonumuzla sınırlı.
Türk işletmecisi, futbolu, sanatçı ve siyasetçisinin global bir bakış açısı ve hedefi hiç olmadı, bundan sonra olsa da hayallerin ve hedeflerin gerçekleşmesi eskiye göre daha zor olacaktır.
Bu stratejik sığlık ve basit hesap ve hedefler nedeniyle başarılarımız da ancak boyumuzun yarısı kadar olabiliyor.
Türk futbol takımları baharda Avrupa’da maç yapma şansını nadiren yakalayabiliyor. Genellikle Avrupa ile işleri aralık ayında bitiyor.
Eğer bir Türk takımı Avrupa’da baharı görürse bu defa kendi ülkesine döndüğünde sonbaharı yaşıyor.
Galatasaray efsane maçlarından birinde 2-0 geriden Real Madrid’i 3-2 yendiği hafta sonu Yozgatspor ile oynayacaktı, ben de Yozgatspor asbaşkanıydım.
Rasim Kara ve Ali Gültiken hocamızdı. Hocalar “Biz bunları yeneriz bu hafta” dediler.
Nitekim o hafta GS’ı 4- 2 yenerek uğurlamıştık.
Beşiktaş bir anlamda ödeşme anlamı da taşıyan maçta İngiliz futbolunun en geleneksel temsilcisi Liverpool’a sahayı dar etti ve bir anlamda ödeşti.
Hafta sonu lig maçında sonuncu Balıkesir’e iki puan ve çok önemli bir avantajı bırakarak lige dönüş yaptı.
Bu tür maçlardan sonra yıllardır mazeret aynı, “Yorgunluk”.
Avrupa maçları oynayan Beşiktaş’ın rakipleri de yorulmuş mu diye küçük bir araştırma yaptım.
Beşiktaş ile aynı gün maç yapan takımlardan bazılarının maç sonuçları şöyle; Liverpool ezeli rakibi M. City’yi 2-1 yenmiş. Villarreal R. Madrid ile 1-1 berabere kalmış. Wolfsburg 2-0 geriden gelerek W.Bremen’i 5-3, Fiorentina Inter’i 1-0, Arsenal Everton’u 2-0, Ajax Eindhoven’i deplasmanda 3-1 mağlup etmiş.
Sonuçlar hiç de bizimkiler gibi yorgunluk alameti taşımıyor; biz yorulmakla kalmıyor yorgan döşek yatağa düşüyoruz.
Gördüğünüz gibi bu bize mahsus bir durum. Tamam, Beşiktaş yol yorgunu.
Diğer takımlarımız da bundan farklı olmadı.
Avrupa’da bu durum sorun olmazken neden Türkiye’de sorun?
Yıllar önce Carrefoursa’dan ayrıldığımda Murat Ülker ile görüşmüştüm.
Belki de Carrefoursa’da elde ettiğim bakış açısı nedeniyle kendisine “Küresel marka olmak için global bakış açısı ve yatırım imkânlarını araştırmak gerektiğini” söylediğimde Bana “Her horoz kendi çöplüğünde öter bu rezerv de bize yeter” demişti.
Yıllar sonra bu bakış açısı değişmiş olmalı ki şimdi satın aldığı ve yurtdışı üretim merkezleri ile global köyün her tarafına yayıldı.
Türk sanayicisinin, futbolcusunun, spor adamının sanatçısının, siyasetçisinin hâsılı her vatandaşının bakış açısı ve hedefi “kendi çöplüğü” olduğu müddetçe yaşam mücadelesi ve sonuçlar bizi daha çok yoracak ve üzecektir.
Bizi çabucak yoran ve tatmin eden hedeflerimizin stratejik bakış açımızın ve vizyonumuzun dar ve yerel olmasıdır. Bu da bizi kısır bir fasit dairenin içine hapsediyor, Çünkü evrensel bir vizyonun gerekleri çok farklı ve bambaşka.
Türk takımları da kazandıkları bir zaferden sonra ya da yüksek beklenti içerisinde oldukları bir maçı kaybettikten sonra resmen çöküyorlar.
Bugüne kadar sezona başlarken “Hedefimiz Avrupa’da final” diyen bir takım duydunuz mu?
Yüksek ve önemli hedefleri olmayanlar çabuk yorulur ve yaşlanır.
nurullahozturk57@gmail.com
Twitter:nurullah_ozturk