


Yıl 2000,Beşiktaş’ın başına gelen en “kötü şey” habersizce geliyor.
Ahmet Dursun, Seba Gitsin şeklinde geliyor.
Hemde o kadar rahat bir konumda ki
Dönemin koşullarına göre kaliteli bir kadrosu bulunan Beşiktaş’ın başına geliyor.
Dönemin borçsuz takımının başına…
Yaşananları klasik bir şekilde anlatmayacağım.
Beşiktaş bu dönem itibariyle günümüze gelene kadar üç isimlik 15 yılı bulan bir saltanata kapı açıyor.
İlk evre kısa sürüyor.
İçerisine 1 tane ama önemi büyük olan 100. yıl şampiyonluğu ekleniyor.
Daha sonrasında ise çeşitli söylemlere neden olan kaçan bir şampiyonluk.
İlk çağ yenen küfürler eşliğinde, “Bir daha Beşiktaş’ın kapısının önünden geçmem.” diyerek bitiyor.
İkinci çağ belki de Beşiktaş’ın karanlık odalara kapı açtığı bir çağ oluyor.
Tam tamına 8 sene…
Ayrıca Beşiktaş’ın başına bu çağda, taş devrinden cilalı taşa geçmek beklenirken, tarihinin en üzücü olayı geliyor
Adı şikeymiş yani öyle diyorlar.
Patronun ise bundan haberi yokmuş, tıpkı 8 yılda biriken neredeyse ülkenin dış borcu kadar olan borç gibi.
Neyse demek zor ama neyse…
Konumuza dönelim.
Şike süreci, kulübün borçları, alacaklı menajerler, açılan davalar,eskiyen bir stat her şeyden önemlisi yanılmış, inancını ve güvenme duygusunu kaybetmiş bir taraftar.
Her ne hikmetse birden bire çağın adamı bu devri kapatmak istiyor.
Bir de bakıyoruz ki Türk futbolunun başına patron olmuş.
Bütün Beşiktaşlılar da bir sevinç, bir mutluluk. Sebebi ise 8 yıllık saltanatın sona ermesi.
Peki bundan sonra neler mi oluyor ?
Koskoca Beşiktaş Başkansız mı kalacak? dedikoduları ayyuka çıkarken bir adam geliyor.
Öyle adı şanı pek duyulmamış,tıpkı Seba gibi.
Aslında biz öyle sanıyoruz.
Malum ülkemizdeki popüler kültür bu adama karşı aynı bakış açısını benimsetiyor insanlara.
Beşiktaş’ın başkanı değil,potansiyeli yok falan filan…
Yorumlar bunlar.
Bu arada üçüncü çağımız açılıyor, 1 Nisan şakaları ile güle oynaya… Hayırlı olsun
Zaman hızla geçiyor geçiyor…
Yıllardır oyalanan taraftar stadının yıkılışını görüyor.
Makus talihinden hesap sorulacağı ümidi kaplıyor içini.
Borçların kapanacağını düşünüyor.
Feda diyor, feda ediyor…
Taktir etmek geliyor herkesin içinden bu insanı.
Hemde Seba’nın yolundan yürüyorum diyor bu adam. Daha şahane ne olabilir ki !
Günler geçtikçe geçiyor. Aylar, yıllar geçiyor.
Elimizde yıkılan bir stattan başka birşey kalmıyor.
Hesap bekleniyor o hesap bir türlü sorulmuyor, sorulamıyor.
8 yıllık saltanatın üstüne gelirken, karanlık kapıları açanlardan “hesap soracağım” diyerek bahseden çağın patronu ne oluyorsa “ben hesap sorma makamı değilim” diye açıklamalar yapıyor.
Bir gecenin sabahında polislerin çaldığı kapıyla uyanıyorsun.
Buyrun dediğinde hakkında şikayet var bizimle geliyorsun diyor ve gidiyorsun…
Neden mi ?
Senin hesap beklediğin çağın başındaki isim seni çete ve örgüt kurmak ile suçluyor.
Oysa ki bizim gibi adamlar bırak çeteyi halı saha maçı için ekip kuramıyoruz.
Ve bu adam her seferinde ben değilim diyor… Hala da demeye devam ediyordur belki..
O büyük umutlarla, 1 nisan şakalarıyla gelen adamın gerçekten şaka olduğu anlaşılıyor.
8 yıllık saltanatta oluşan icralar, başarısızlıklar, davalar, borçlar…Artarak hepsi devam ediyor.
Anlıyoruz ki 2000’den süre gelen yılların devamı.
Anlıyoruz ki Beşiktaş 2000’den beri taş devrinden cilalı taşa geçemiyor…
Ama biliyoruz ki gelecekte hepbirlikte cilalı taş devrine geçecek ve günümüze gelecek Beşiktaşımız...