Kahramanmaraş Pazarcık Merkezli Deprem Sürpriz Mi? Devlet Şu Gerçeği Bilmiyor Mu; Depremler Tesadüf Değil…
Bölgenin, tarihsel olarak büyük depremler yaşadığı bilinen gerçek. Ki, depremle Akdeniz'in eski atası sayılan Tetis Denizi'nin kapandığı biliniyor. On milyon yıl önceden bahsediyoruz!
Kemalpaşazade'den (Tevarih-i Al-i Osman) Şemdanizade Süleyman Efendi'ye (Mür'i't-Tevarih) kadar Osmanlı tarihçileri yaşanılan depremleri hep yazdı. İstatistik veriler bile var kitaplarında!
-Türkiye, dünya üzerindeki en aktif deprem bölgelerinden biri olup, Alp-Himalaya kuşağı üzerindedir…
-Afrika Arabistan levhalarının kuzey-kuzeydoğu hareketi Doğu Anadolu bölgesini en tehlikeli coğrafya yapmaktadır…
-Evet, Türkiye'nin en etkin ve diri ana fay kuşağından biri Doğu Anadolu fayıdır ki; bu fay ile Ölüdeniz Fayı (ÖDFZ) Kahramanmaraş ovasında bir araya gelir…
-Kahramanmaraş ve civarından geçen Gölbaşı-Türkoğlu Fay Parçası 90 km'lik uzunluğuyla daima büyük deprem üretecek yapıdadır…
Bu gerçekler bilinmesine rağmen uygun adımlar atılıyor mu? Maalesef…
★★★
20'nci yüzyıl itibariyle sadece Kahramanmaraş'ta 5.0'den büyük depremleri anımsatayım:
1901 yılında Ekinözü ilçesinde deprem yaşandı.
1908 yılında Nurhak ilçesinde deprem yaşandı.
1961 yılında merkezde deprem yaşandı.
1996 yılında Andırın ilçesinde deprem yaşandı.
2012 yılında Andırın ilçesinde deprem yaşandı.
2012 yılında Pazarcık ilçesinde deprem yaşandı.
Bölgenin bulunduğu jeolojik koşulları nedeniyle geçmişten günümüze hasar yapıcı depremler ürettiği bilinen gerçek…
Açın bakın haritaya; Doğu Anadolu fay hattında Kahramanmaraş, Elazığ, Bingöl, Osmaniye, Hatay vd. ne depremler yaşandı, görürsünüz.
Bin kez uyarıldı, bin kez yazıldı; bu bölge son dönemlerde meydana gelen depremlerden daha büyük depremlere gebe!
Hayatın sürpriz bir oyunu değil deprem…
★★★
Son yıllarda gelişen teknolojiyle Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS), deprem planlama çalışmalarını dünyada yaygınlaştırdı. Böylece mekânsal veriler toplanıyor, depolanıyor, sorgulanıyor, analize hazır hale getirilip, önlemler alınıyor. Geçen yıl Japonya'daki 7.3 şiddetindeki Fukuşima depreminde sadece iki kişi öldü.
Peki:
Neden Türkiye'de afet öncesi risk azaltma yöntemleri hep yetersiz?
Neden altyapı, topografya, erişilebilirlik, arazi kullanımı gibi afetsellik dikkate alınmıyor?
Neden bir türlü kararlar alınmıyor, hedef odaklı planlar yapılmıyor, mekânsal natifler üretilmiyor?
Bizde her şey kağıt üzerinde!
Mesela: Bölgede uzun faylar boyunca epey süredir deprem oluşmayan segmentler/ sismik boşluk yakın gelecekte büyük deprem üretecek! Deprem uzmanları bunu sıklıkla dile getirdi. Dinleyen kim? Kaile alınmayan Prof. Celal Şengör'den Prof. Şener Üşümezsoy'a saygın jeoloji uzmanları bile medya tarafından popülizme yenik düşürüldü. Prof. Oğuz Gündoğdu kahrından öldü.
Ta 1948 yılında Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın gerçek yapısını bulduğu için Almanya başta olmak üzere ödüller alan, ülkemiz bilim dünyasında “Jeolojinin Babası” diye anılan rahmetli Prof. İhsan Ketin'i kaç kişi bilir?
Bizim ulusça unutkanlığımızdır deprem…
Deprem önlenemez ama depremle baş edilebilir.
Ve fakat:
Devletin yaptırdığı hastane yıkılıyorsa…
Devletin yaptırdığı okul yıkılıyorsa…
Devletin yaptırdığı karakol yıkılıyorsa…
Devletin yaptırdığı havalimanı yıkılıyorsa…
Biz kime ne anlatacağız? Elinle yaktığın ateşi gözyaşınla söndüremezsin ki…
Deprem sadece bir bölgeyi yakıp yıkmıyor, o enkaz altında ruhu yaralı koca bir ülke bırakıyor…
Ağır sözler sarf etmek istemiyorum. Sizler de etmeyiniz lütfen. Önce, yaraların sarılması lazım…
Sonra?
Sonrası, daima unutkanlık maalesef
Odatv