Dananın kuyruğunun kimin elinde kalacağı belli olmayan bu tip maçlar öncesinde, futbolcu tercihleri hakkında yorum yapılmaz görüşündeyim.
Teknik ekip kafasında nasıl bir plan yaptıysa artık, seyredip göreceğiz. Şenol Güneş’in Necip’le maça başlayıp orta sahayı iyice güce dayalı oluşturacağını, 3 gün evvelden tahmin etmiştik ama, Quaresma konusunda yanılmışım.
Zira Lens Yine Sahadaydı
Maçın başlamasıyla yayıncı kuruluş önce Fatih Terim’in gergin suratına odaklandı. Sonra da daha 20. saniyedeki kornerde uyarı yapma (!) ihtiyacı duyan Bülent Yıldırım’a!
Sanki biraz oyunu geride kabulleniyormuşuz havası esmeye başlamıştı. Galatasaray da haliyle atak gözüküyordu. Azıcık silkelendiğimizde Galatasaray defansının seri hatalar yaptığını, bu hataların ciddi gol pozisyonları doğurduğunu izledik.
15. dakika itibarıyla sahaya yerleşme ve yayılma işlemi tamamlanmıştı. Lakin hakemin inisiyatif kararları can yakmaya devam ediyordu. Bu minvalde Lens sarı kart gördü. Tribünden sahaya düşen yoğun ıslık uğultusu, maçta heyecan varmış gibi gösterse de, verilen faullerde zırt pırt duran oyun, maçın kalitesini iyice düşürmüştü.
Sonra her şey rutin giderken, Galatasaray yarı sahasında taca çıkan bir topun, kimden çıktığıyla ilgili tartışmada, topu bir anda kalemizde gördük.
Beşiktaşlı bütün futbolcular topyekün hakemin üzerine koştu. haklıydılar da, zira şunu belirtmeliyim ki, ilk yarı boyunca hakemin verdiği tüm kararlar Galatasaray lehineydi.
İnisiyatif tavandaydı ve sarı kartların hepsi uydurmaydı. İşte bu tartışmalı golün bütün takımı çıldırtması bundan sebepti.
İkinci yarı roller değişmişti sanki. Beşiktaş daha istekli ve saldırgandı. Lakin 5 dakikada 5 faul, 5 faul çalmıştı oyundan. Anlayın gayrı. Tam iyi oynuyoruz, gol geliyor derken, yine bir taç atışından gol yedik. Anlam veremediğim, anlamlandıramadığım bu dağınıklık neyin nesiydi! Her 2 golde de milletin birbirine bakması, oyunu bırakması, anlaşılır bir durum değildi.
Halbuki, bu maçın hakeminin Beşiktaş’ı böyle doğrayabilme cesaretini nereden bulduğunu irdeleyecektik. Yazık kere yazıktı. Göstere göstere oynanan bu tiyatro, bu orta oyunu, bu rezalet, bunları yazacaktım ama, o ikinci golü öyle yemeyecektik.
Akşam