


15 sene şampiyon olamadığımız zaman dilimi içerisinde
77 yılında kapalı tribün mücadelesi başlatıldı.
O gıpta ile bakıldığı zannedilen,
Fenerbahçe ve Galatasaray taraftarı
3 sene boyunca kapalı tribüne giremedi.
Yaşamayan bilmez.
Dile kolay tam 3 sene…
Ara sıra şampiyon oluyordu Fenerbahçe,
Ve kalabalıklardı ya
Hayranlık ne kelime.
Beşiktaş’ın ismini avazımız çıktığı kadar haykırmak için,
Daha da hırs yapıyorduk.
Pöh!
Hayranlıkmış.
82’de şampiyon olduktan sonra,
Türkiye'ye bayrak modasını getirip,
Ülkenin tüm sokaklarını
Siyah-Beyaz kumaşlarla donatmak,
Ezilmişliğin değil,
Elimizden alınan şampiyonluklara ithafen atılan
Şamarın görüntüsüydü.
Düşünebiliyor musunuz,
Mahalle, cadde,
Köşe bucak.
Her yer siyah-beyazdı.
Beşiktaş'ın her maça 1-0 galip başlamasının ana sebebi,
Şanlı taraftarının takımına aşırı bağlı olmasındandı.
Olabilir.
Her kulübün zayıf zamanları vardır.
Öyle durumlarda bile,
Tribünlerin gıpta ile bakılan temaşası,
Beşiktaş'ı hep gündemde tutmayı başarmıştır.
Beşiktaş'ın taraftarı olmazsa
Sistem Beşiktaş'ı 'Üç büyüğün dışına iterdi' dedikoduları.
Eni konu piyasa yapıp,
Kulaktan kulağa fısıldanıyorken,
Bırakın başkalarının şampiyonluğuna hayranlık duymayı,
Taraftarın şanı ülke dışına taşıyordu.
Ben çok adam bilirim,
Kapalı tribünün görselliğini izleyebilmek için,
Kombinesini numaralıya yakın açıklardan alan!
Ne hayranlığı!!
Kulübümüzün vakti zamanında,
'Bu maç önemsiz gelmezler' diye
500 kişilik yer talep ettiği maça,
Kadıköy'e,
10 bin kişi gitmek mi hayranlık?
Yapmayın ağalar!
Seçilerek geldiğiniz bu makamda,
Aldığınız sıfatlar,
O yerin hakkını vermekle perçinleşir,
Güzelleşir.
Siz yüzbinlerce Beşiktaşlı'yı temsil ediyorsunuz.
Bağlı olduğunuz kulübün,
Hassas noktalarını,
Hangi acılardan geldiğini,
Nelerle yoğrulduğunu,
Ve kültürlerini bilmek,
En öncelikli, birinci vazifeniz.
Ve bunları bilmekle yükümlüsünüz de.
Allah aşkına düşünsenize.
Gordonlu yıllarda,
Bir Feyyaz’ın aklına giriyorlardı,
Bir Ali'nin.
Her maç 4'lük, 5'likti.
Bunları yaşayan taraftar,
Söylenen, ortalarda dolaşan kelimeleri hak etmiyor inanın.
Hadi,
Taraftarın kendi varlığında geldiği noktayı geçelim.
Çünkü yazmaya kalksam sıkılırsınız.
Bıkmaktan değil ha!
Üzüntüden!!!
O yüzden kulübümüzle, armamızla
Onur duyduğumuz bir iki noktaya değinmek istiyorum.
Ülkemizi tek başına temsil ettiğinden dolayı
Armanın içine yerleştirilen o yıldız var ya,
O hazza ulaşmış bir taraftar,
Boynu eğik dolaşmaz sevgili arkadaşlar.
Yüzüncü yılını ilk kutlayan kulüp olup,
O sene şampiyonluk yaşamaya vakıf olmuş bir taraftar,
Başkalarına hayranlık duymaz maalesef.
Bırakın taraftarlığı,
İnsanlığın genetiğine ters bir durum bu.
Neyse…
Anlatılmaya çalışılanı anlamışsınızdır her halde.
Ben hep, 'Koskoca Beşiktaş kapalısı' derim ya,
Sırf onun şanına,
Sırf onun heybetine,
Yüzbinlerce çocuk Beşiktaşlı olmuştur.
Dedim ya neyse…
Derdim insanlara bir şeyler anlatmak değil zaten.
Okunursa akıllarda kalsın diye yazdım.
Umutla, sevgiyle…
Akşam