Yıl 1953. Orta okul öğrencisiyim. Doğduğum kent Malatya’da, o gün büyük bir şenlik var. Her taraf bayraklarla donatılmış. Milli bayram da değil, merak edip soruyorum “Şeker Fabrikası açılışı var” diyorlar.
Bu fabrikayla kentteki fabrika sayısı üçe çıkıyor. Diğer iki fabrikadan birisi Malatya Sümerbank, diğeri ise Tekel Tütün Fabrikası. İki fabrikanın da yapılış yılı 1939.
Cumhuriyet’in iki dev eseri...
Zaman içinde bu fabrikaların yapımıyla kentin sosyal ve kültürel etkinliklerinde büyük bir gelişim yaşanmaya başlanıyor. Genç Cumhuriyet’in mirası Mensucat Fabrikası üretimiyle sadece ülke ekonomisine değil aynı zamanda kent ekonomisine de büyük katkıda bulunuyordu. Bu fabrikalar sayesinde, aynı zamanda kentlerin sosyal ve kültürel gelişimleri de amaçlanıyordu. Halk aydınlanmalıydı, özellikle genç kuşaklar Cumhuriyet için çok önemliydi. Fabrika kampüsünde; olimpik yüzme havuzu, futbol sahası, sinema, tenis kortları ve çeşitli etkinlikler için büyük toplantı salonları ve futbol takımı vardı. Fabrika içindeki tüm sosyal alanlar aynı zamanda Malatya halkının da kullanımına açıktı. Belirli zamanlarda olimpik havuzda ulusal yüzme yarışları yapıldığı gibi milli bayramlara özgün balolara da ev sahipliği yapıyordu. Çok sık olmamak koşuluyla toplantı salonlarında ünlü edebiyatçılar konferanslar veriyordu. Lise yıllarımızda aldığımız güçlü bir eğitimin yanında gerek halk evleri gerekse bu fabrikaların sosyal etkinliklerinden yararlanarak altın bir çağ yaşıyorduk. Bu fabrika bir nevi eğitim kurumuydu.
Fabrikanın arazisi kentin göbeğinde sanki bir kaşıkçı elması gibiydi. Satılması için ne gerekirse yapılıyordu. Gerekçe bulundu. Zarar ediyordu. Bu beklenen bir sonuçtu. Hamili kart yakınımla doldurulan sayısız insanlar ve teknolojinin yenilenmemesi en büyük sebeplerden biriydi.
Dönemin Maliye Bakanı ne diyordu?
“BABALAR GİBİ SATARIM”!!!
Ve dediği de oldu. Yıll 2003, fabrika haraç mezat satıldı. İlginç olan ise iddia edildiğine göre fabrikanın içindeki makinaların satışından elde edilen gelirin, satış fiyatından daha fazla olduğuydu. Satılırken fabrikanın BEŞ YIL çalıştırılma koşulu vardı. AMA NE OLDU? Aslanlar gibi satıldı, işlem bitti ve fabrika yıkıldı. Yerine AVM, Hilton Oteli geri kalanı ise hastane ve konut! Bu fabrikanın satışıyla Malatya Halkı çok üzüldü...
Satmaya devam! Yıl 2011, sıra tekel tütün fabrikasına gelmişti. Gerekçe belliydi, ZARAR. Satıldı, yerine ne yapıldı, AVM...
Zaman geçti şeker fabrikaları gündeme gelmeye başladı. Ne hikmetse 14 satılık şeker fabrikası içinde bizimki yoktu. Onlar satılsın, sıra bizimkine de gelecekti. Çünkü kentin içindeki bu yeşil cennet de iştahları kabartıyordu.
Çocukluğumuzda fabrikadaki orta okul arkadaşlarımızı ziyarete gittiğimizde veya herhangi gittiğimiz sosyal bir etkinlikte orada yaşayanlara imrenirdik. İlk kez servis otobüsü nedir, o yıllarda öğrendik. Şeker fabrikası çalışanlarının orta okul ve lise öğrencileri okula servis otobüsü ile gelip giderlerdi. Fabrika alanı içerisinde, fabrikayla aynı adı taşıyan birde ilkokul vardı. Satış sırası bu fabrikaya da gelmişti. Gerekçe ne denmeliydi, zarar ediyor. Gerçekten zarar ediyor muydu?
Peki bunlar zarar ediyor da, vatandaş sorarsa, “Osmangazi Köprüsü, 3. Köprü ve Avrasya Tüneli’ndeki durum nedir” diye, cevap ne olacak?
Ülkemi yönetenler; bizler fabrikanın, sinemanın, tiyatronun, havuzun, balonun ne olduğunu oralarda öğrenmekle kalmadık “Mill Pancarı”’da orada gördük. Yani o yıllarda halk evleri ve bu fabrikaların sosyal tesisleriyle dünyayı tanımaya başlamıştık. Son dönemlerin meydanları inleten “Milli” kelimesi, o günkü milli kelimesiyle örtüşüyor mu?
NBŞ (Nişasta bazlı şeker) milli, pancar şekeri gayri milli! Şu NBŞ’nin uygar dünyadaki ülkelerde ne oranlarda kullanıldığını açıklasanız da hep birlikte öğrensek. Size kolaylık olsun, bizdeki kullanımı yükseldi.
Değerli Halkım, şeker fabrikalarını satalım diye gündem oluşturuldu. Nabız yoklandı ancak tüm toplum katmanları bu satışa, demokratik eylemlerle karşı durdu, durmaya da devam ediyor.
Hiç kimsenin kuşkusu olmasın, “Satamazlar” Bunun nedeni toplum katmanlarının karşı çıkışı sanmayın,
“ERKEN SEÇİM VAR” !!
! Satış filminin finali de şöyle olacak. Değerli büyüklerimiz ekranlara çıkıp “Biz halkımızın onaylamadığı hiçbir şeyi yapmayız” deyip, satışlar buzdolabına kaldırılacak. Bu açıklama saraydaki ya muhtar toplantılarında ya grup toplantısında ya da kaldı ise kent kongrelerinde kalabalıklara açıklanacak. Ve “ALKIŞLAR”!
Değerli okurlar; bu fabrikalar satılarak kentlerin kan damarlarını kesmekle kalmayıp aynı zamanda sosyal ve kültürel değerleri de yok edildi! Aklıma Sayın Cumhurbaşkanı’nın bir konuşması geldi; “ Eğitim, sanat ve kültürde başarıyı yakalayamadık”. Haklıydı....
SON SÖZ: Bir ülkede akıl ve sanattan çok, servete değer verilirse, bilinmelidir ki, orada keseler şişmiş, kafalar boşalmıştır. - H. FRIEDRICH -
Sözcü