Nepal’in başkenti Katmandu’da yerin 10 kilometre altında gerçekleşen ve binlerce kişinin ölümüne yol açan 7.8’lik deprem, akıllara beklenen büyük İstanbul depremini getirdi. Nepal depremi, Türkiye’nin üzerinde bulunduğu fay hatlarını hareketlendirmese de uzmanların uyarısı aynı noktada buluştu. Prof. Dr. Naci Görür, “Seçim zamanı, tam zamanı. Aziz milletimiz bu soruları sormalı. Kentsel dönüşüm mü bir müteahhitlik projesi mi? Dönüşüm neye göre, hangi bilimsel verilere göre ilerliyor?” dedi. İstanbul Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu ise “Depreme hazırlık konusunda çare kentsel dönüşümdür. Biz bu çareyi de heba ediyoruz” diye konuştu.
Siyasete baskı
Prof. Görür, dünyanın herhangi bir yerinde büyük bir deprem olduğunda, yaklaşan İstanbul depremini hatırlamak yerine, halkın, tutarlı bir şekilde, can ve mal güvenliğinin sağlanması için siyasetçilere baskı yapması gerektiğini vurguladı. İstanbul’da 7 ya da 7.2 büyüklüğünde deprem beklendiğini dile getirerek, “İstanbul depremi bekleniyor. Zaman ilerliyor, saat çalışıyor. Ne zaman geleceği, bilinen bir şey değil. 1999’dan bugüne 30 sene, artı eksi 10-15 sene içinde herhangi bir zamanda olabilir” diye konuştu. Adaların güneyindeki kuşakta ya da Silivri ile Körfez arasındaki fayda kırılma olabileceğini söyleyen Görür, orta Marmara çukurluğu içinde de kırılma beklendiğini ifade etti.
960 bin bina güvensiz
Kuzey Anadolu fayının, Yedisu yani Erzincan- Karlıova arasındaki bir kesim ve Marmara Denizi’ndeki parça hariç her tarafının kırıldığına dikkat çekti. İstanbul’da 960 bin binanın deprem için güvenli olmadığını da anımsatan Görür, binaların tipine dair bir envanterin bile hâlâ çıkarılmadığını, binaların kaçının depreme dayanıklı olduğunu bilmediklerini dile getirdi. Zaafiyet ortaya konulmadan tedbir alınamayacağını söyleyen Görür, şöyle devam etti:
“14 senedir bağırıyoruz. İki sene önce, depremin yüzü suyu hürmetine bir yasa çıkardılar. Kentsel dönüşüm başlattılar. Fakat dönüşüm İstanbul’u deprem dayanıklı duruma getirmekten uzak. Rantsal dönüşüme dönüştü. Binaların kolayca yıkılabileceği alanlarda yoğun ve etkin bir dönüşüm görmüyorum. Depreme dayanıklı binalar yerine rezidans türü lüks binaların üretildiği, müteahhitlik projesi söz konusu. Dönüşüm diye yıkılan binalar belki de dayanıklı binalar. Dönüşümün uğramadığı semtlerde, on binler ölürse, hesabını kim verecek? Bilimsellikten uzak siyasi rant için yola çıkarsanız, iş müteahhitlik projesine dönüşür.”
En yoğun nerede?
İstanbul’daki yoğun patlayıcı ve toktsik madde üretimine de dikkat çeken Görür, “Bunlar ne olacak? Deprem olduğunda, atmosfere, suya karışacak. Nasıl depolanıyor? Bu konuda bir acil durum planı var mı” diye sordu. Görür, İstanbul’da, depremden en çok etkilenecek bölgeleri ise şöyle tarif etti:
“Sahiller, Marmara’ya yakın yerler daha çok etkilenecek. İkinci Boğaz Köprüsü’nü düşünün. Doğubatı bir çizgi çizin. Güneyinde kalan alanlar, 1999 depremlerinden kat kat daha fazla hissedecekler, şiddetle sarsılacaklar. Kuzeyde kalanlar ise 1999 depremlerindeki kadar hissedecekler.”
Risk çok çok büyük
Marmara Denizi’nde şu sıralar, büyük bir depreme dair bir hareketliliğin olmadığını söyleyen Doç. Dr. Gündoğdu, daha eski depremlere ilişkin analizlerden bu sonucu çıkardıklarını kaydetti. Katmandu ile karşılaştırıldığında, 7 ve üstünde şiddetle gerçekleşecek bir depremin, yapılaşma ve altyapı açısından İstanbul için çok daha büyük risk oluşturduğuna işaret eden Gündoğdu şunları söyledi:
“Bütün dünyada depreme çare kentsel dönüşümdür. Burada, bugüne kadar bu yönde yapılmış tek bir örnek yok. Ortada, kentsel dönüşüm değil yeni bina kazanç alanı olarak düşünülmüş proje var” diye konuştu. Gündoğdu, Türkiye’deki, depremi tahmin etmeyi de içeren bilimsel çalışmaların tıkandığını da söyledi.
Cumhuriyet