Beşiktaşlı olarak daha İlkokulda başlar, bedel ödemek. 40-50 Kişilik sınıflarda bir elin parmağını geçmeyen azınlıksındır sen, daha hayatın ilk adımlarında.
Federasyon hakkını yer, ‘’Küçük olsun, bizim olsun’’ cular içten hançerler ve 5 ila 8 yılda bir Şampiyonluğu yaşayan bir topluluğun mensubu olmaya ve ağır bedeller ödemeye müebbet yersin kaderden, 90+2’de.
Sonra ağır bedeller ödemekten kaşarlanan fıtratın, gün gelir ‘’Berhudar’’ (Sözü dinlenen) birisi eyledi mi seni, Fragman biter asıl Film başlar en Dramından.
Günümüz Beşiktaş’ında NAMUSLU bir mensupsan, önce ‘’Kimin adamısının’’ damgasını yemeyene kız vermiyorlar, haberin ola.
Hele hele sosyal medya kullanıyorsan, yandın. Anana, Babana, Çoluk-çocuğuna, Namusuna-Onuruna ŞEREFSİZCE saldırır troller. Aldıkları paranın, sattıkları klavyelerinden kan damlar adeta. Satılmış Köpekler ısırmaya çalışır seni, her bir santimetrekarenden.
İş adamı yada eski yönetici isen, yüce Google’dan yedi sülaleni taratırlar. Eğer zamparalık yaptıysan, vergi borcun var ise, duyulmasını hoş olmayacak bir cümle varsa arama motorunda; Bu kez mezata çıkar onur! Parayı kim daha fazla verirse o tarafın adamı olur, Piç Kuruları.
Tribün emekçisi isen vay ki, vaylar olsun haline. Kelepçe yemek kaderin mahkemeler evin oluverir, sen ne olduğunu anlamadan. Tek suçun Beşiktaş’ı sevmek, ‘’HER ZAMAN, HER YERDE’’ yalnız bırakmamak olsa da; Adın Tribün emekçisi, Beşiktaş’ın çocuğu, Kara Kartal değil, Günah keçisi oluverir. ‘’Tanrılar kurban istediğinde’’ ilk ve tek olursun.
Gazeteci zaten, bir garip bedevi. (Satılıklar Meclisten Dışarı) Ne Ahmet’e yaranır, ne Mehmet’e. Kalın bir enselinin, iki dakikalık telefonu ile eve ekmek götüremez hale gelir. Belki de, bir daha NAMUSLUCA yazdığı o kalemi ve klavyesini eline dahi almasına izin vermeyecektir, İĞRENÇ ÇARKIN SATILMIŞ BARONLARI.
Yüksek müsaadenizle biraz da, ‘’BEN’’ olmaktan bahsedeceğim. Trafik cezası dahi yememiş, ‘’BEN’’den. Son 20 senesi her nedense araştırılmış, ‘’örgüt lideri’’ diye Terörle Mücadele, Organize Şube Müdürlüğün de ifade vermek zorunda kalan ‘’BEN’’den. Çok fazla ‘’BEN’’ diyerek Fikret Orman’a benzediğimi biliyorum ‘’BEN’’. Zaten sorun ‘’BİZ’’ olamamakta! Vurgulamak istedim. Kulağınızı biraz daha kirlensin ki, belki anlarsınız BİZİ ‘’BEN’’DEN ayıran çizgiyi.
Daha geçen gün ‘’Polis zoru ile getirilme kararı’’ çıkmış hakkımda. Ne evde bulabilmişler beni, ne semtte, ne telefonda, nede köy içinde! Zaten ‘’BEN’’ ve Benim gibiler yok olsa, ne güzel olurdu aynı mahallenin çocukları için. Düşünsenize; Başkalarının 150 MİLYON TL’ye mal ettiği stadı ‘’BİZ’’ neden 350 MİLYON TL’ye yapıyoruz diye soran olmayacak. Kartal yuvaları gibi senede 50 MİLYON TL dönen bir A.Ş.’yi irdeleyen, sorgulayan, kaybolan paraları yazan-çizen olmayacak. BJK’da bir Ceo’nun senede 2 MİLYON TL harcayıp, ayda 60 BİN TL maaş aldığı bilinmeyecek. Üstüne güneş asla batmayan bir (sözde) koordinatörün, geçmiş yönetimlerde Kulübe kesilen naylon faturalardan ve hatta sorunlu su faturalarından nemalandığından kimse söz etmeyecek. Vs, vs, vs…
‘’Oyun kurucular’’ için güzel olurdu ancak, Beşiktaş için iyi olmazdı sevgili dostlar. Beşiktaşlılar her şeyi bilsin diye ve bu kadar ağır bedeller ödenmesine rağmen B.J.K.’nın borcu 500 MİLYON DOLAR! Birileri halen 100 MİLYONLARCA DOLAR Kredi çekelim, Hisseleri satalım, cefayı 113 yıllık çınar Beşiktaş çeksin, biz sefa sürelim derken kısa zaman içerisinde BEŞİKTAŞ artık yönetilemeyecek hale getirilecek. Kim bilir belki de, Özgür Kara Kartal’ı sırf o KÖPEĞİN DAHİ YEMEDİĞİ para denilen kâğıt parçası için birilerine satacaklar.
Köyün birkaç delisi; NAMUSLU BEŞİKTAŞLI OLMANIN BEDELİNİ SEVE SEVE ZEVKLE ÖDER, merak etmeyin. Sizler yalnızca yeri geldiğinde tepkinizi dile getirip, Siyah ile Beyazı bir birinden ayırın yeter.
‘’BİZ’’ Dosdoğruları da yazar-söyler, Bedelini de öderiz. Ne yapalım ki;
ÇOK SEVDİK BE ABİ!
Hak edene Saygılarımla
Hakan ÖNCÜL.