Caner’i sol açık yapıp, arkasını Rebocho desteklemek, ya “Caner’den vazgeçemem” ya da “Boyd’la işim olmaz” demek. Yani bu Gökhan Gönül sakatken, Necip’ten sağ bek yaratmaya benziyor.
Soru Şu:
Mevkinin sahibi, sakat ya da cezalıyken onun yedeği oynar, o da sakatsa, ben olsam alt yapıdan o bölgede oynayan kim varsa onu oynatırım mı?
Yoksa şapkadan tavşan mı çıkartırım!!?
Daha 3 gün önce Braga maçında penaltı kaçıran moralsiz ve bence formsuz Ljajic de yok mesela. Elneny düşünülmüş orada. Atiba var, Lens var ve en uçta bitmeyen bir ‘Umut’ var hayallerimizde.
Başlama vuruşunda topçulara zum yapan kameraya yansıyan en önemli detay futbolcuların inanılmaz gerginliğiydi. Ben başlama vuruşunu anlatırken, Umut yüzde yüzle girdi ceza sahasına da Muslera sıkıntı çıkaracak gibi duruyor!!!
İstekli oyun, sahadaki üstünlüğü lehimize çevirmişti. İki dakika içinde 3 pozsiyona girdik, ve Galatasaray sahasından çıkamıyordu. Sonra biraz yavaşladı Beşiktaş, bu yavaşlama Roco’ya da yansımış olacak ki, Feghouli yanından geçerken bir seyrediş ki sormayın, 25. dakikadan sonra şemsiye hafif tersine döndü.
Daha etkili ve bilerek gelmeye başladı Galatasaray. Lakin onlar da bizim gibi pozisyon sıkıntısı çekiyordu.
Hadi Caner’i anlarım da Lens’in çizgide hiç bir şey yapamaması da… Ne bileyim?!
İkinci yarıya ilk yarıdaki gibi hızlı başladı Beşiktaş, daha dakika 49’ken bir tanesi yüzde yüz olmak üzere 3 tane pozisyonu var Umut’un. Hız falan değil bu, ışınlama servisi mübarek. Devamı gelirse heyecan yaparız gol olur.
Bir ara her iki takımın orta sahası boş havaalanını andırıyordu. Zira uzun toplarla defanstan çıkılmaya başlanmış, millet cümbür cemaat kale önüne doluşmuştu.
Buralardan da sonuç çıkmayınca, yine karşılıklı set oyununa dönüldü. Ve biz gelmeye, Galatasaray açık vermeye başladı. İkinci yarının başından beri ciddi pozisyonlara giren, ısıran, harmanlayan, arayan şut çeken Umut, Avrupai bir gole imza attı. Caner’in kenardan gelen diz hızasındaki topuna, öyle bir yatıp, kafayı kısrak başı gibi uzatışı var ki, gol olduğunda tabelaya ‘NAYIR-n’olamaz” diye replik atıldı.
Topun ağlara gitmesiyle Şeref Bey uzun zamandır hasret kaldığı enerjiyi yakalamıştı. Şimdi bütün iş kalan dakikalarda çok koşmak ve akıl vermemekteydi. Bu maç bir yandan Beşiktaşlı futbolcuların özverisi ve gururunu orta yere koydukları bir maç gibi gözükse de esas arka planda Abdullah Avcı’ya derin bir nefes aldıracak karşılaşma olarak da algılanabilir.
Tabi bir de yeni yönetime “Hoşgeldin” hediyesi.
Valhasılı,
Şanı yürüsün Beşiktaşımın.
Akşam