Değerli Okurlar, yeni eğitim yılı pazartesi günü başlıyor.
Tüm olumsuzluklara rağmen, diliyorum sorunsuz bir yıl olur. Ancak hem eğitimin hem de ülkenin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle çok da kolay geçeceğe benzemiyor.
Hele de çocuk okutan ailelerin Allah yardımcıları olsun.
Değerli okurlar; bir ülkenin gerçek “BEKA”’sı eğitimidir. Ülkenin geleceğinin ve bugününün, eğitimle çok yakın ilişkisi vardır. Kimse çıkıp da ülkenin bugün içinde bulunduğu sorunların büyük bölümünün temelinin, eğitimle ilgili olmadığını söyleyemez. Eğitimsiz, biatçı toplumların örneği Orta Doğu’dur. Petrol zenginlikleri ve güçlü ekonomilerine rağmen durumları ortada. Aydın ve uygar ülkelere baktığımızda çok güçlü eğitimlerinin yanında bireyler arasında fırsat eşitliğini de görüyoruz. Eğer biz demokratik bir ülkeyiz diyeceksek, batıdaki bu ilkeleri yakalamamız gerekir.
Üzülerek söylemeliyim ki bugün ülkemde fırsat eşitliğinden söz etmek mümkün değildir.
Eğitim için ilk koşul “ÖĞRETMEN”dir.
Öğretmen olmadan eğitimin varlığından söz edemezsiniz. Avrupa’nın en genç nüfusuna sahip ülkesi Türkiye’dir. Bu genç nüfusun donanımlı, sorgulayan, üretken olmasını sağlayabilmenin tek koşulu, çok iyi yetişmiş öğretmenlere sahip olmasıdır. Soruyorum, bugün öğretmenlerimiz gerek ekonomik, gerek moral motivasyon açısından mutlu mu? Yukarıda saydığımız özellikleri yakalayacak öğrencileri yetiştirecek öğretmenlerimiz, üzülerek söylemeliyim ki, artık ikinci sınıf insan olarak görülmektedir. Bu ikinci sınıf olayı sadece öğretmen de değil, doktorlar vs içinde söz konusudur. Genç Cumhuriyet yıllarında en saygın insan “Öğretmen”’di. Günümüzde toplumumuz da öğretmene duyulan saygının aynı olduğunu söyleyebilir misiniz? Ulu Önder, Genç Cumhuriyet yıllarında şunu söylemiştir; “Öğretmen maaşı, milletvekili maaşından az olmamalıdır.” Eğer bir öğretmenin geçimi ile ilgili kaygıları var ise, ondan yeterince verim alabilir misiniz? Güçlü ve özverili bir eğitim almak istiyorsak öğretmenin ekonomik kaygıları olmamalıdır.
Merak ediyorum, hangi öğretmen çocukları ile birlikte bir tatil beldesinde on veya on beş gün tatil yapabilir? Zor!... Böyle bir tatil yapabilme olanağı olsa, düşünebiliyor musunuz sene içinde nasıl bir motivasyonu olur. Geçmişte öğretmenlerin masraflarını ödeyerek kaldıkları kamplar, tatil köyleri vardı. Bu kamplar, egede sahillerde olurdu ama bu iktidar ne yaptı, tümünü kapattı veya özel sektöre satıldı.
Her seçim döneminde birçok meslek çalışanlarına 3600 katsayı sözü verildi. Bu guruba öğretmenlerde dahildi ne oldu ?Sonu, bir daha ki seçime!
Özü şu; öğretmenin itibarını yeniden sağlamak, gerek yönetici kadrolar gerekse öğretmen atamaları liyakata göre yapılmalı. Liyakatle değil sadakat derseniz bugünlere geliriz.Yaşam koşulları iyileştirilmeli. Yapmaz iseniz bugünkü eğitimi bile arar duruma geleceğiz. Geçen yazımda yazdığım gibi “Siyaset eğitimden elini çekmelidir”.
Ülkemi yönetenler; her seçim döneminde ülke uçacak söylemlerini ediyorsunuz ancak bırakın uçmayı yürürken bile tökezliyoruz. Yönetime geldiğiniz 17 yılda değişen milli eğitim bakanlarının sayısını hatırlamıyoruz. Her gelen yeni bir eğitim yöntemi de beraberinde getirdi. Ne oldu her şey birbirine karıştı. Yeni bakan atandığında toplumda çok olumlu bir kanı oluşmuştu, ancak son zamanlarda bu ümitler de kaybolmaya başladı. Bakanlar, bakanlık değil sadece söylenenleri yapıyorlar. Artık ülke tek adam yönetimi ile yönetiliyor. Ülkemi yönetenlere sormak lazım, neden çocuklarını eğitim için El Ezher’e değil de çoğunlukla ABD’ye gönderiyorlar? İşte din ağırlıklı bir eğitimle geleceğimiz durum budur. Dindar nesil yetiştireceğiz derseniz, bakın bundan cesaret alan softalar da eğitime karşı söylemlerini giderek arttırırlar. Bırakın cüppeli, cüppesiz, meczubu, ülkede kendini kaybetmiş yobaz bir üniversite rektör yardımcısı “ne çektiysek okumuşlardan çektik” deme cesaretini gösteriyor. Eğer bu tipler susturulmaz ise, Sayın Cumhurbaşkanı “Üniversitelerimiz neden saygın 500 Üniversite içinde yer alamıyor” diye sorma hakkını kaybeder. Neden sanatta, kültürde yetişen kimsemiz yok? Ülkeyi yönetenler, bu meczupları kim susturacak? Sakın Diyanet demeyin yapamaz, gereğini ancak Sayın Cumhurbaşkanı yapabilir. Yapılmazsa geleceğimiz durum budur. Bu ülkede kimse kimsenin dini eğitim almasının karşısında değil. Ama gelin, beş yaşındaki çocuğa ahireti değil, önündeki yaşayacağı yetmiş yılda dünya gerçeklerini öğretelim. Korkuyla değil, sevgiyle eğitelim.
SON SÖZ: “ ÇOCUKLARINIZI TARİKAT VE CEMAATLERDEN UZAK TUTUN. BİR ULUSUN GERÇEK KURTULUŞU ANCAK EĞİTİMLE OLUR.” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Sözcü