Beşiktaş sahaya çıktığında binlerce taraftarın iki kolunu yana açıp, "Şaaaampiiiiyoooon" diye bağırması vardı ya neyse! Kutlamalara saklayalım iştahımızı.
Ben Antalya'yı santra noktasında görünce saate bakıp, "Maç niye geç başlıyor" dedim kendi kendime. Meğerse maç başlamış, N'Koudou ortalamış, Josef gol atmış da onun santrasıymış gördüğüm. Santrada görünce Antalya maça yeni başlıyor diye 'şey ettirdim' de! Golden sonra Ersun Hoca, "Gol yerseniz B Planı'na geçiyor, çok adamla çıkıyoruz." demiş olacak ki, 5-6 kişiyle geldiler belli bir süre.
Lakin Bütün Sezon Boyunca Gördük Ki Beşiktaş'ın Genlerinde Mahkum Oynamak Yok
Gerçi orta saha çıkışlarında ve ona bağlı hücumlarda sorun yaşadık ama boşluğu bulduğumuz anda kupanın kulpunu kopartacakmışız gibi duruyordu. Zaten 30. dakikada da sezon boyu sağ tarafı "Sirkeci-Halkalı" tren hattı gibi kullanan "Ghezal-Rosier" ikilisinden "Yedi-Sekiz Hasan Paşa"nın kurabiyeleri tadında gol geldi: 2-0
Sayın Başkan ve yönetim kurulundan ricamız, bu iki arkadaşı ayırmadan paket yapıp, Beşiktaş Kulübü'ne yeni sezon hediyesi olarak bahşetmesidir. Dakikalar 65'i gösterdiğinde ilk yarıdaki 2-0'lık skoru iç cebine koyan Beşiktaş, karşı kaleye gitmeye tenezzül bile etmedi diyebiliriz. Tabii bu öte sahaya geçmemeler, rakibin iştahını açtı. Ve bu durum Welinton'la Vida'yı azıcık gerdi ama 80. dakika itibarıyla elini iç cebine bile atmadı Beşiktaş...
90 dakikanın tamamını pantolonunun ütüsü, saçının jölesi bozulmadan bitirdi bizim takım. Şampiyonluk coşkusunu Türkiye Kupası finaline katan "Beşiktaş Jimnastik Kulübü", 2'de 2 yaparak, "Şampiyonluk bizim, kupa bizim" diyen taraftarıyla adeta sarmaş dolaş oldu. Kol kola, omuz omuza... Bütün topçularımızın tek tek alınlarından öpüyorum. Helâl olsun.
Akşam