Sayın Erdoğan ve AKP’nin Kıymetli Kalemşörleri;
Ülke sanki günlük güneşlik, herşey yolundaymış, yokluk, yoksulluk yokmuş, insanlar intihar etmiyor, yatağa aç girmiyormuş gibi “Yüreğin varsa bay Kemal, adaylığını açıkla” diye yollara döküldünüz. AKP Genel Başkanı Sayın Erdoğan durup durup “ Çık karşıma Kılıçdaroğlu. Yürekli ol, adaylığını açıkla” diye esip gürlüyor. Önce siz seçim tarihini açıklayın da, Millet ittifakı adayını açıklar. Ayrıca, neden millet ittifakı adayı sizi bu denli ilgilendiriyor?
Kardeşim, siz muhalefetin adayını bırakın da ülkedeki ekonomik yangını söndürün. Son 30 yılın en yüksek enflasyonu ortada. Halk perişan, vatandaş market konteynerleri karıştırıp açık pazar artıklarını toplarken siz bay Kemal adaylığını açıkla diyorsunuz.
TÜİK Bürokratları Şaşkın!
Bir türlü, gerçek enflasyonu açıklama cesaretini gösteremiyorlar. Sizin istediğiniz enflasyon rakamları açıklanmıyor diye ya bürokratlar görevden alınıyor, ya da onlar istifa ediyorlar.
Sayın Erdoğan; Unutmayın ki orası altılı masa. Ortada ortak akıl var. Her konu enine, boyuna tartışılıp kararlar alınıyor. O masa, sizin tek başınıza kararlar vererek yönettiğiniz ülkeye benzemez. Oradaki slogan nedir, biliyor musunuz? “TEK YOL DEMOKRASİ”.
Sayın Erdoğan; Hatırlar Mısınız?
Sayın Kılıçdaroğlu size yıllardır “İstediğiniz TV kanalında, yanınıza da istediğiniz danışmanlarınızı alın ben tek başıma geleceğim tartışalım” diyor. Ama o davete bir gün olsun evet demediniz, diyemediniz. Ama bakın, şimdi Cumhurbaşkanlığı adaylığı için yağıp gürlüyorsunuz.
Şimdi tam zamanı. Sayın Kılıçdaroğlu’na ”Bay Kemal şu tarihte A TV’de halkın karşısına çıkıp tartışalım. El mi yaman, bey mi yaman, tüm halk görsün@ diyebiliyor musunuz? Diyemezsiniz !!!
İşte ekran, çıkın tartışın da görelim!!! Karşılıklı tartışacağınız bu program, öyle yandaş TV’ler de ve grup toplantılarında atıp tutmaya benzemez.
Yürek ister, yürek !!!
Şu anda, inanılmaz yokluk ve yoksulluk var. Ne olur bir kez olsun yanınıza kimseyi almadan, hatta kıyafet değiştirerek bir halk pazarına gidin veya sokaktaki insanlarla dertleşin. Anlatılanlara inanamayacaksınız, hatta gözleriniz dolacak. Durum bu kadar mı vahim diyerek kahrolacaksınız. Bir bebeğin açlıktan uyuyamadığı, bu tablo karşısında o ana babanın çaresizliğini, acısını nasıl anlatacaklar göreceksiniz.
Siz halk çocuğusunuz. Açlığı yoksulluğu çok iyi bilirsiniz.
Bu halk, sizi neden iktidara taşıdı hatırlıyor musunuz Sayın Erdoğan? İçimizden biri, bize benziyor, halk çocuğu, ağzı dualı diyerek güvendiler sizi sevdiler ve 20 yıl iktidara taşıdılar. Peki aynı halk, şimdi ne diyor biliyor musunuz? “O artık bizden biri değil. O saraylı, itibardan tasarruf olmaz diyen biri, bizi hatırlar mı?” diyorlar.
Sayın Erdoğan; İktidar olduğunuz ilk 10 yıl içerisinde, güzel şeyler de yaptınız. Ama o yıllardan başlayarak, siyasette giderek gerginleştiniz. Hele hele o saraya geçtikten sonra, halktan iyice koptunuz. Geriye dönüp bir bakın. Kurucu yol arkadaşlarınızdan, yanınızda hiç kimse kaldı mı? Etrafınızda yeni oluşturduğunuz dar bir ekiple, ülkeyi tek başınıza yönetiyorsunuz.
Durum iyi değil, deniz bitti. Halka anlatacak yeni sözünüz de kalmadı. Doğu’da ünlü bir söz vardır “ Durumu kötüye giden tüccar, eski defterleri karıştırırmış” derlerdi. Sizde şimdi eski defterleri karıştırıp, aslı astarı olmayan “Türbanlı bacım neler çekti, iskelede türbanlı bacımın üstüne işediler, gezi olaylarında sığındıkları camide içki içtiler, bunların dini imanı yok. Ortalığı kasıp kavurdular, vandallar” deyip duruyorsunuz. Bu laflar bayatladı. Zira gerçek olmadığı da ortaya çıktı. Bu saatten sonra, bu işler tutmaz ve tutmuyor.
İlginç olan da, AKP’yi kurarken gömlek değiştirdik dediniz. Ama iktidar olduğunuzdan bu yana, devamlı gömlek değiştiriyorsunuz. Yeni giydiğiniz gömlekle, şimdi de milliyetçi oylara yöneldiniz. Kırk yıllık milliyetçi söylemlere başladınız. Bu saatten sonra, bunu o kesim yemez. O hedeflediğiniz milliyetçiler var ya, onlar minik ortağınıza da oy vermiyorlar.
Sayın Erdoğan; Yerinizde olsam, kendime şu soruyu sorardım? Neden biz ve yönettiğimiz bu Ülke, bu hale geldi? Nerede hata yaptık?
Ben söyleyeyim. Birinci neden, ABD’nin oyununa gelip Suriye’ye daldınız.
İkinci neden de tüm Ortadoğu ülkelerinin nefret edip dışladığı, müslüman kardeşler korumacılığına soyundunuz. Zaten iddia şu ki, Esat’la bozuşmanızdaki temel nedenin de müslüman kardeşler olduğu. İşte bu hatalar hem iktidarınızı, hem de ülkeyi bu duruma getirdi. Tüm Arap dünyası karşımıza geçti. Neden? Onunda temel nedeni, Müslüman kardeşleri arkalamanızdır.
Şimdi de ilişkileri düzeltmek için üç kuruşluk adamların ayaklarına gidiyoruz.
Bir konuyu da dile getirmeliyim. Derler ya ‘Yiğidi öldür, hakkını ver.’ Katil sürüsü PKK ile verdiğiniz mücadele, her türlü övgüyü hak ediyor. Nato konusunda da ortaya koyduğunuz koşullar çok değerli. Ancak yeterli değil. Aynı resti ABD’nin Suriye’deki katil sürüsüne verdiği desteği tümü ile çekmesi ve ABD’nin Suriye’den çıkma sözünü verip, derhal uygulamasıdır. Bu konularda halk desteği arkanızda.
Sayın Cumhurbaşkanı; Esat’la bir an önce el sıkışmadıktan sonra, şu günlerde yapılması düşünülen harekatın bile bir yararı olmayacaktır. Eğer Esat’la el sıkışmamakta ısrar ederseniz, daha biz çooook Suriye’nin kuzeyine harekat yaparız.
ABD ve AB iki ülkeyi NATO’ya alacaklar, sebep de Rusya’yı kuşatmak. Sözde bu iki ülkeyi Nato’ya alarak, Rusya’ya karşı koruyacak. Sen bir kere, 70 yıla yakın bir süredir ittifak üyesi olan Türkiye’ye karşı görevini yap. Suriye’nin kuzeyindeki katil sürüsü PYD ve PKK’dan desteğini çek.
Dünyamızın emperyal güçleri; Afganistan, Pakistan, Irak , Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki tüm bu ızdırapların ve akan kanların sorumlusu sizlersiniz. Tüm bu ülkelere demokrasi getireceğiz dediniz, ancak kan ve gözyaşı getirdiniz.
Zavallı Ukrayna’ya yürü arkandayız dediniz, bakın ülke yerle bir oldu. Bu savaşı bile kolay kolay bitirmeyecekler. Tek kurşun atmadılar. Ukrayna yerle bir oldu, Putin’i de ekonomik ablukaya aldılar.
Sizler, kandan besleniyorsunuz. Hep demokrasi, demokrasi dersiniz ama o sadece kendiniz söz konusu olduğunuzda geçerlidir. Sahte dostluğunuzda, ittifakınızı da alın başınıza çalın.
SON SÖZ; “Düşünmek zor bir sanattır. Bu sebeple, çoğunluk sürüyü takip eder” CARL GUSTAV JUNG