Bu iki kelime her Beşiktaş taraftarının zihnine “Stamford Brigde” de yaşanan o efsane maçı getirir oysa.. Seker mi? Sekti! den girip, o gecenin kahramanının, “Sergen attı, şampiyonluk geldi” ile noktalayarak anar tüm siyah beyaz zihinler.
Bir de kötü seken zamanlar vardır Beşiktaş’lının zihninde.. Hani şu meşhur Yugoslavya doğumlu Boşnak şairimiz Sead Dost Halilagiç’in verdiği geri pası diyorum.. Sonra günlerce, gazetelerde zeminde ki çukur resmedilmişti. Fevzi o gün den beri toparlayamamıştır.. İşte dün gece de SEKTİ… Ama bu sefer işin içinde taraf tekti. Ne zemin vardı işin içinde, ne de geri pası veren bir şair!
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Bu tür yenilgiler olacaktır. Olmalıdır da aslında zaman, zaman. Henüz biten hiç bir şey olmadığı gibi, bu takımın başarılı olacağından şüphem yok! Amma ve lakin takımın yorgun olduğuna katılmıyorum. Yorgun olan ayaklar %68 lik bir oyun üstünlüğü kurup, 500 başarılı pas yapamaz. Yorgun olan kanatlar, 61 orta yapamaz.. E bir de yıl da minimum 1 milyon euro alan bir insan 4 gün de toplamda 180 dakika oynadığı bir oyunda YORULAMAZ!
Ee Peki neden yenildi bu takım? ( T T )!
Maç sonunda özellikle tribünlerde ki o son dakikalarda yaşanan tepkiden dolayı, taraftarlar iki ayrı görüşe ayrıldılar. Bir kısım taraftar; Fenerbahçe maçında yaptığı kurtarışlardan dolayı Tolga’yı savunurken, diğer taraftar ise, böyle gol nasıl yenir kardeşimcilerden oluşuyordu. Ama kimse de şunu sormuyor, sorgulamıyordu. Tolga bunun için o kaleyi korumuyor mu? Ülke olarak şu algımızı bir türlü yenemiyoruz. Bir kimse eğer o iş için tutulmuş ya da işe alınmış ise, aldığı ücret karşılığı işini layıkı ile yapmakla yükümlüdür. Motive edici sözler tabii ki olacaktır ancak, hata yaptığında susmak ona yapılacak en büyük kötülük olur. Nasıl ayıplı bir ürün aldığınızda, hakkınızı arıyor, paranızı geri istiyor ya da şikayet edebiliyorsanız, hem maddi hem de manevi bir çok fedakarlıkla o stada gelen insanlarında yapılan yanlışları medeni bir şekilde ya da dün akşam ki gibi ISLIKLAYARAK protesto etme hakları vardır.
Nasıl sezon öncesi transfer döneminde bir çok iyi iş yapan yönetimi alkışı hak etmişken, son yaPILAmayan kaleci ve defans hamlesinden dolayı eleştirilmiş ise, kötü oynayan bir oyuncu da eleştirilmelidir. Ancak biz millet olarak eleştiriyi de bilemediğiz hatta çözemediğimiz için sıkıntılı durumlar da olmuyor değil hani.
Her şey iyi giderken yapılan eleştirinin adına: Hainlik…
Herşey kötü giderken yapılan eleştirinin adı: Bir de sen vurculuk.. Olduğu için, yapıcı eleştiriler de havada kalıyor! Oysa her büyük başarı hikayesinin ardında yatan temel unsur, sağlam bir muhalefettir. İşte tam yerine rast gelen örnek, takımın sezon rekoru kırıp 61 orta yaptığı maçta, 61 ortanın 30’unu yapmış ve bu 30 ortanın da çoğunda isabet sağlamış bir oyuncuyu eleştirmek ne kadar abest ise, 90 dakika da 3 defa gelen meşin yuvarlağın, 2 sinde gol yiyen 1’in de de direkte patlamasını seyreden futbolcuyu eleştirmemek aynı derece de abesttir.
Uzun lafın kısası, dün ki maçın sebebi; Geçen sene 200.000 Euro ücret karşılığında Gençlerbirliği’nde oynayan ancak bu sezon 1 milyon 200 bin Euro ya Beşiktaş’ta oynayan, sol kanatta oynasa ağır, sağ kanada koysan dram, “sol stoper o kardeşim siz de konuşuyorsunuz”culara inat sol stoperde de adım atamayan Tosic ve adamlığına asla zede kondurmayacağım ancak kaleciliğinden ciddi şüpheler duyduğum Tolga dır.
Umarım Beşiktaş’lı yöneticiler sezon öncesi transfer döneminin başlarında sergiledikleri başarılı tutumu, ara transfer döneminde de ivedilikle sergilerler. Aksi halde sezon sonu tribünler de senelerdir dönen aynı nakarat “Sevinmek için Sevmedik” tezahuratları dönerken, televizyonlarda ağzından salyalar akan yorumcuların “Bu takımın formasını koysan zaten 3. Olur” sözlerine yeniden dinleriz.. O sebeple SEKTİRECEKSENİZ, Sergen gibi Sektirin..
Seker mi? Sekti! Cuducini..
Saygı ve Sevgilerimle
Şafak MALATYA
