İğne atsan düşmez, salkım saçak statlardan Kimsesiz, başı boş ve bomboş tribünlere… Nereden nereye derler ya öyle.
O yüzden yarın ne olur bilemeyiz şaşkınlığı Demokles'in kılıcı gibi başımızın üstünde durmakta. Gerçeklerle yüzleştiğimizde sağ beksiz ve santrforsuz bir Beşiktaş’la karşılaşıyoruz. Hoş Trabzon’da Sörloth, bırak maça çıkmayı telefonlara bile çıkmıyormuş ya! Neyse…
Sergen Hoca geçirdiği rahatsızlıktan dolayı evde kalmıştı ama Sağ bek sorunsalını da Necip’le gidermeyi tercih etmişti.
Mensah, N’Sakala, Welinton ve Hasic haricinde geri kalan her şey eskisi gibiydi. Ve sessiz sedasız başladı maç! Orta sahada al, verle, yana geriye paslarla Beşiktaş’ı uyutmaya çalışan bir Trabzon vardı ilk 10 dakikada. Beşiktaş sahasında duran, risk almayan bir görüntü çiziyordu. Ara sıra defansın arkasına ve arasına uzun top atıyorlardı ama 15 dakikadır daha kaleye gelememişlerdi. 20’nci dakikadan sonra biraz öne çıkmaya başladık, Önünüze yemek gelir de tatsız, tuzsuz size bakar ya Yemek gelmez içimizden. Öyle bir durum hasıl olmuştu. Bir ara Boyd’un sol çizgiden topla içeriye kat ettiğini gördük. Şut açısını yakaladığında sizi bilmem ama ben “Vur” diye ayağa kalktım. Boyd doğru olanı yaptı, vurdu. Tribünde taraftar yoktu ama ben gol sesini iliklerime kadar hissettim: 0-1.
Golden sonra o tatsız, tuzsuz yemek hala masada duruyordu ama Ben bu şartlarla sofradan kalkmaya razıydım.
Hayırlısı bakalım. Hasic’in Necip’ten önce Nwakaeme’yi karşılaması, Oğuzhan’ın Guilherme’yi kovalaması ilk yarının artılarıydı. İkinci yarıda o Oğuzhan sakatlanıp, yerini Dorukhan’a bıraktı. Trabzon’un şuursuz baskısı, Beşiktaş direncinin yüksek olması ibreyi deplasman takımına çevirmişti. Akıllı oyun final demekti. Kapandığımız yerden elbet çıkışlarımız olacaktı ve boş alan yakalayacaktık. Bunların planları yapılırken bir korner atışında penaltı kazandık. Üstüne kırmızı. Yemek tatsız, tuzsuzdu ama Meyve tabağı harika gözüküyordu. Mensah’ın penaltısı farkı ikiye çıkardı.
Lens daha yeni girmişti ki oyuna ayağının dışıyla ve tozuyla üçledi. Trabzon oyunu bırakmıştı, Ben de yazmayı. Siz şimdi gözlerinizi kapatın, kendiniz Şeref Bey Stadı’ndaymış gibi hayal edin. Bütün atkılar havadaymış gibi. Ve yırtıyorsunuz kendinizi. Şen ola Kartal, şen ola!
Akşam