Televizyonu Açtığımda Beşiktaşlı Futbolcuların Listesi Vardı Ekranda
Atiba yok, Ghezzal, Josef yok. Allah Allah dedim. Aniden karşıma çıkınca sahaya çıkacak kadro zannettim bir an. Harbi harbi bir kadro daha yani. Alex'ler, Batshuayi'ler, Mert Günok'lar... Sonra jeton düştü, yedek kulübesiymiş meğer! Breh breh breh! Zenginliğe bak...
Maçın İlk Dakikalarında Acemi Bilardocuların Masanın Köşesine Sıkışan Topları Bir Türlü Dağıtamaması Gibi Sahnelere Tanık Olduk
iki takım oyuncuları da iki pas yapıp, oyunu açamadılar. Hatta Beşiktaş oyun kuramadı belli bir süre. Orta alanda boşluklar verdi, su molasına bile bölük pörçük gittik. Geçen haftaki galip kadro bozulmamıştı ama yayılışta ve işleyişte bozukluk olduğu kesindi. Öne çıkan yoktu, sorumluluk alan yoktu, ilk yarı hiç yaşanmamış gibiydi. Ve Ümit Öztürk. Bırakın maç yönetmeyi, basit bir tartışmayı bile idare edemedi.
İkinci yarıya N'Koudou'nun yerine oyuna giren Larin'in iki şut denemesiyle başladık. Verkaçlar, arkaya atılan toplar, 7.20 vapuru gibi hareketli girdik oyuna anlayacağınız. Lakin final paslarına ve bitirici vuruşlara hasret kalmıştık. Bu minvalde Butshuayi, Alex ve Töre hamlesi geldi Sergen Hoca'dan. İşler iyi gitmiyordu. Mutlak sonuç lazımdı. Tam o sırada N'Sakala'yı kendini yere bırakırken gördük ki "Eyvah" dedim. Nefes alamıyordu, dili ters dönmüş gibi bir durum vardı. Ambulans sahanın içine girdi, aldı götürdüğü çocuğu. Allah yanında olsun. Maç yeniden başlamıştı ama tadımız da kaçmıştı. Ne giren belliydi, ne vuran belliydi, ne kimin ne yaptığını anladık, ne maçtan bir şey anladık. Yaz sıcağına teslim olduk diyelim, bu haftayı böyle geçelim.
Akşam