Tüm ülkede nefret duygularını ayağa kaldıran Mersin’deki cinayetle sonuçlanan tecavüze yeltenme olayı, toplumumuzun yeniden sorgulanmasını gündeme getirdi. Tecavüz etme kavramına sadece cinsel açıdan bakmak toplumumuzu sorgulama açısından doğru bir metot olmaz kanaatimdeyim. Elbette ki cinsel tecavüz bu olgunun en adi, en vahşi ve en ilkel olanıdır. Üstelik sadece insanoğlunun değil hayvanlarında kullandığı bir yöntemdir.
İlkel komünal toplumda önce yiyecek ve barınak bulabilmek için vahşet kullanan insanoğlu aynı zamanda dişiyi sahiplenmek ve üremek için vahşetin yanında tecavüzü de olağanlaştırmıştır. Feodal toplum aşamasında ise kadınlar savaş ganimeti sayılmış, buda tecavüzü meşrulaştırmakla kalmamış, birde yaygınlaşmasına sebep olmuştur. Kadınlar ve çocuklar feodal toplumlarda hem alınıp satılan bir meta, hem de ucuz iş gücü olarak üretimde de kullanılmışlardır.
Kapitalist toplum aşamasına geçildiğinde ise, feodal toplum alışkanlıklarının terk edilmesi mümkün olamamıştır. Üretim araçlarının özel mülkiyetine sahip olan kapitalistler ve toprak ağaları kadını da üretim ilişkilerinin ham maddesi yerine koyarak, gerek ucuz iş gücü, gerekse kiralık ve satılık olarak kullandıkları bir ticari meta olarak değerlendirmişlerdir. Burjuva kültürü literatüründe fahişeliği, dünyanın en eski mesleği olarak tarif etmelerinin tarihi kökeni de işte bu günlere dayanmaktadır.
Kapitalist devlet yapısı kadını bir ticari meta olarak öylesine kabul etmiştir. Devlet eliyle fuhuş yaptırılan ticaret haneler bile açılmıştır. Kapitalizmin son aşaması emperyalizm uygulamasında ise fuhuş ve kumar ayrılmaz bir ikili olarak Küresel Sermaye teşvikiyle dünyada eğlence zinciri olarak yaygınlaştırılmıştır.
Ahlak bir üst yapı kurumudur. Ahlakın oluşması ise genetik değil, ailenin ve devletin verdiği eğitimin ve üretim ilişkilerinin sonucudur. .Başka bir deyişle ahlakın yapısı devlet eliyle oluşturulmaktadır. Gerek kültür, gerek eğitim politikalarının, gerekse rüşvet, sömürü ve sınıf farklılaşmasının devlet yasalarıyla meşrulaştırılması hayatın her alanında ahlaksal çöküşü de beraberinde getirmektedir.
Bürokraside rüşvet, futbolda şike, ticarette hileli üretim, çalışma hayatında lokavt ve taşeronluk olarak karşımıza çıkan tüm olgular özünde bir tecavüzdür. Bir kadına, bir emeğe ve bir hakka, hukuka ve insan haklarına karşı yapılan tüm saldırı ve hak gaspları birbirinden farklı olgular değildir. Günümüzde yapılan tecavüz konusundaki araştırmaların Asya, Afrika ve Ortadoğu’yu göstermesi de devletlerin ve üretim ilişkilerinin ne kadar belirleyici olduğunun kanıtıdır sanırım.