Değerli Okurlar; Akşam haberlerinde TBMM’deki İstanbul Sözleşmesi ile ilgili sert tartışmaları izliyordum.
Oturumu yöneten Başkan, gergin geçen konuşmalarda ortamı yumuşatmak için sık sık araya girerken, ekrana, kürsünün arkasında büyük harflerle yazan “EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR” yazısı gözüme ilişti.
Diyeceksiniz ki şimdi mi gözüne ilişti?
Hayır ama hiç bu kadar içimi acıtmamıştı. Anayasa’nın 6. Maddesi, “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” der. Yani “HAKİMİYET MİLLETİNDİR”. Ama ne zaman ki ülke, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle yönetilmeye başlandı işte o zaman hakimiyet milletten çıkıp tek kişiye verildi. Yetkinin tek kişide toplanmasıyla birlikte ülkede neler neler yaşandığını ve daha neler neler yaşanabileceğini uzun uzun yazmaya gerek var mı ya da yazmaya kalksak ne kadar doğru tespitlerde bulunabiliriz? Cevapsız!Yaşadıkça göreceğiz.
İşte tüm bu düşünceler aklımda cirit atarken bir hikaye çıktı karşıma.
Hiç keyiflenmedim okurken, oldukça da üzüldüm. Ama yine de sizlerle paylaşmak isterim. “Köyün birine eski zamanda bir çakmak getirmişler, çakmak o kadar kıymetli ki, sağı-solu yakmaması, yanlış işlerde kullanmaması için güvenilir birine teslim etmek gerekiyormuş. Köylüleri toplayıp bu ateş aletini kime verelim diye sormuşlar, köylüler de muhtarı salık vermiş, ihtiyaç duydukça alır, ateşimizi yakarız, demişler.
Muhtar çakmağı alınca -ateşin sahibi olarak- giderek saygınlığı artmış, etrafında dalkavuklar, yağcılar toplanmaya başlamış. Saygı arttıkça muhtarın kibri de büyümüş. Etrafından daha çok saygı, daha çok korku beklemeye başlamış. Ateşi kendine verenin köylüler olduğunu unutmuş. Dalkavukların da tahrikleri ile ateşi baskı ve korkutmak için kullanmaya başlamış, kiminin evini, kiminin tarlasını yakmış. Tarlalar sürülemez, evler yaşanamaz hale gelmiş. Muhtarın baskısından köylüler yavaş yavaş köyden ayrılmaya başlamışlar. Ticaret durmuş, köye gelen çerçicilerin ayağı kesilmiş, çevre köyler gelişirken muhtarın köyü giderek gerilemiş. Muhtarın köylülerinden biri kendileri gerilerken, çevre köylerin niçin geliştiğini merak edip çevre köylerden birine gitmiş. Oradaki zenginliği, bağı bahçeyi görünce sormuş;
“Sizde çakmak yok mu?”
Köylüler; “var” demişler,
“Peki sizin köy böyle nasıl gelişti, bağınız, bahçeniz yanmadan nasıl böyle kaldı, bizim köyde her şey tarumar oldu?” Köylüler; “yoksa siz çakmağı bir kişiye mi verdiniz?”
“Evet, muhtara verdik.”
“Eyvah! Büyük yanlış yapmışsınız, hiç çakmak bir kişiye verilir mi?”
“Siz öyle yapmadınız mı?”
“Hayır, biz öyle yapmadık, biz çakmağı bir kişiye verdik, çakmak taşını başka bir kişiye, benzinini başkasına verdik. Ateş yakmak için üçünün bir araya gelmesi gerekiyor. Biri yanlış bir şey yapmaya kalksa, ötekiler izin vermiyor
‘Desenize biz hepsini bir kişiye vermekle kendi kendimizi yakmışız..!
Kalın sağlıcakla.
SON SÖZ: Zalimlerin çarkı, cahillerin çalışmayan kafaları ile döner. / VICTOR HUGO