Ünlü futbol yorumcusu, Sayın Cumhurbaşkanı’nın spor konusundaki “sohbet” arkadaşı Rıdvan Dilmen, önceki gece NTV’de Türk futbolunu derinden sarsacak açıklamalar yaptı.
Kamuoyu, özellikle bazı ünlü spor gazetecileri ile ilgili iddialarına yoğunlaştı. Topluma mal olmuş kişilerin 2000’li yılların başlarındaki FETÖ temalı sosyal medya paylaşımlarına takılıp kaldı insanlar. Ne var ki, Rıdvan Dilmen’in 1.5 saat süren açıklamalarında çok önemli bir mesele vardı. O da FETÖ’nün Türk futbolu içindeki yapılanması, hala görevde olan kripto FETÖ’cülerdi.
Özellikle Rıdvan Dilmen’in TFF içindeki bir “çete”den söz etmesi, hatta o çetenin 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası, “Bunlar FETÖ’cü” diyerek Atatürkçü, laik, seküler grubu devre dışı bırakması da araştırılmalı.
Kaldı ki o “çete”nin, FIFA kokartlı hakem Cüneyt Çakır ve MHK’de dönem dönem görev alan babası Serdar Çakır’ın ipini çekmek için Milli İstihbarat Teşkilatı’nın adını kullanarak rapor düzenlemesi de gündeme getirilmeli. Örneğin Atatürkçülüğü tescilli Taner Balbayların, Fahir Ersoyların, Galip Bitigenlerin, Alpaslan Arkunların, Mehmet Çobanların, Metin Aydoğanların ve hatta nicelerinin nasıl günahına girildiğini açıklamalı Nihat Özdemir. Elbette sadece Özdemir değil, “dönemin tanığı” önceki TFF Başkanı Yıldırım Demirören, Cengiz Zülfikar, Kadir Kardaş ve elbette eski Bakan yardımcısı öncesi AKP milletvekili TFFHGD Başkanı Abdurrahman Arıcı da konuşmalı. Şu MİT raporu olduğu iddia edilen sahte belgenin kaynağı bulunmalı, sivrisinekler yok edilirken “bataklık” da kurutulmalı. Belki en parlak dönemlerinde hakemlikten, gözlemcilikten, temsilcilikten koparılanlar için artık çok geç, ama en azından insanların alınlarına çalınan kara temizlenmeli.
Sayın Bakan Mehmet Kasapoğlu da, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da, hatta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da şu futbol bataklığını kurutana kadar geri adım atmamalı!
Ve önemli bir nokta daha var; o da spor dünyasında Tahir Kum ile birlikte sadece bu satırların yazarının gündeme getirdiği önceki akşam da Rıdvan Dilmen’in, “Hiçbir gazete yazamadı” dediği TFF ile yayıncı kuruluş arasındaki 80 milyon dolarlık davanın nasıl kaybedildiği irdelenmeli. TFF adına duruşmaya giren avukatın nasıl karşı tarafı; yani Katarlı yayıncı beIN Sports’u savunduğu ortaya çıkartılmalı. O günlerde bu anlaşmalarda oluru bulunan -mali uzman- geçici TFF Başkanı Hüsnü Güreli de, bağımsız müfettişlere bildikleri her şeyi anlatmalı! “Ama yayıncı kuruluşla gizlilik anlaşması var söyleyemeyiz” kalkanını bir yana bırakmak şartı ile tabi!
Gelelim Dilmen’in twitter mesajları üzerinden yaptığı FETÖ suçlamalarına; bazı önemli gazetecilerin adı geçti.
Konuyu mahkeme çözecektir. Elbette bu süreçte ne AKP’ye ne FETÖ’ye yanlamadan doğru bildiği yolda onurluca yürüyen insanların da kamuoyu ve çalıştıkları kurumlar bazında en azından bir kutlama mektubu ile onurlandırılması gerekir.
Cumhuriyet