TÜRK FUTBOLUNUN KARANLIK YÜZÜ!

Türkiye'deki futbol ortamında yaşanan şiddet ve çatışmalar, sosyal medya linç kültürü ve ekonomik krizlerin etkisiyle artıyor...
Haberin yayılanma tarihi:26 Haziran 2024, Çarşamba

Türkiye'nin Dört Bir Yanındaki Futbol Sahaları, Sadece Sporun Değil, Aynı Zamanda Toplumun Nabzının Attığı Yerler;

Bu sahalarda oynanan her maç, atılan her gol ve verilen her hakem kararı, milyonlarca insanın duygularını harekete geçiren birer katalizör olmakta. Ancak son yıllarda, futbolun bu büyüleyici dünyası, giderek artan bir gerilimin ve çatışmanın sahnesi haline geldi.

Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte, taraftarların maç sonrası duygularını ve düşüncelerini paylaşma biçimleri de değişti. Ne yazık ki, bu platformlar aynı zamanda linç kültürünün ve nefret söylemlerinin de yuvası oldu. Tartışmalı pozisyonlar, kaybedilen maçlar ve hakem kararları, sosyal medya üzerinden büyük bir öfke seline dönüşerek, toplumsal çatışmaları derinleştirmekte.

Bunun yanı sıra, Türkiye'nin son yıllarda yaşadığı ekonomik kriz, toplumun her kesimini etkilediği gibi, siyasetin müdahalesi de futbol dünyasında derin izler bırakıyor. Artan işsizlik, yüksek yaşam maliyetleri ve genel ekonomik belirsizlik, bireylerin günlük yaşamlarındaki stresi artırmış ve bu stres, futbol sahalarına taşınmış durumda.

Taraftarlar, ekonomik sıkıntıların pençesindeyken, futbolu bir kaçış noktası olarak görüyor, ancak burada da biriken öfkelerini dışa vurma eğilimi gösteriyor. Sosyokültürel yapının değişimi ve toplumun farklı kesimleri arasındaki gerilimler, futbol sahalarına da yansımakta. Bu durum, dostça rekabeti aşarak, zaman zaman şiddet içeren çatışmalara dönüşebilmekte.

Bu haberde, Türk futbolundaki gerilen atmosferin nedenlerini ve çözüm önerilerini ele almaya çalışacağız. Sosyal medya linç kültüründen ekonomik ve sosyokültürel krizlere kadar uzanan geniş bir perspektifte, toplumsal dinamiklerin futbol sahalarındaki yansımalarını inceleyeceğiz.

Türk futbolunun içinde bulunduğu bu karmaşık ve gergin atmosferi, toplumsal dinamiklerle harmanladığımız bu haberde, sosyolog Dr. Deniz Bağrıaçık da görüşlerini bizlerle paylaştı...

GERİLEN ATMOSFER VE ÇATIŞMALARIN ARTMASI

''Özellikle sosyal medyada artan linç kültürü, Türkiye'deki ekonomik ve sosyokültürel bunalımın toplum üzerindeki etkileri ve siyasetin futbola olan müdahalesi, futbolun sadece bir spor olmaktan çıkıp toplumsal bir gerilim unsuru haline gelmesine neden oluyor. Bu kutuplaşmanın yarattığı ortamın altyapısı çok uzun bir zamanda hazırlanmakta. Neoliberal politikaların başladığı 80'li yıllar, sonrasındaki popülizm, solun işlevini yitirişi, entelektüel düşüncenin maalesef etkisinin günlük hayata nüfuz edememesi. Belki de en önemlisi, insanların kendini ifade ediş biçimlerinin kişiler ve bir takım olaylar üstünden sürekli bir tehdit altında oldukları ciddi bir değişim sürecinden de geçildiği için, ötekinin varlığı sanki bizlerin sahip olduğu kişiyi özneyi tehdit eder olarak algılanmaktadır.

SOSYAL MEDYADA LİNÇ KÜLTÜRÜ

Sosyal medya, taraftarların fikirlerini hızlıca paylaşabildikleri ve geniş kitlelere ulaşabildikleri bir platform haline geldi. Ancak, bu durum beraberinde olumsuz sonuçları da getirdi. Farklı takımları destekleyen taraftarlar arasında başlayan tartışmalar, kısa sürede hakaretlere ve tehditlere dönüşebiliyor.

Bu ortamda, bireylerin kendilerini ifade etme biçimleri daha saldırgan ve yıkıcı olabiliyor. Kaybedilen bir maç sonrasında veya tartışmalı bir hakem kararının ardından, sosyal medyada adeta bir linç kültürü oluşuyor. Bu durum, futbolun rekabetçi doğasının ötesine geçerek, toplumsal ayrışmaları derinleştiriyor.''

ZEDELENEN ADALET DUYGUSU

''Türkiye özelinde, son yıllarda yaşanan ciddi bir adalet duygusunun zedelenmesi ve sadece bir kısmın 'milli' olarak adlandırılması, bir tarafın dışarıda hissetmesi, bu hızlı tepkileri düşünmeden yapılan yorumları da bir arada getiriyor. Ama burada tabii ki kamplaşmalar da, yani bunlar hiç yoktan değil, var olan kamplaşmalardan, bir takım yakınlıklardan da, iktidar olan yakınlıklardan ve onun temsil ettiği sanatçılar, futbolcular, çeşitli alanlardaki yakınlıkların, bu derin kutuplaşmayı da beslediğinin farkındayız.''

EKONOMİK KRİZ VE SOSYOKÜLTÜREL ETKİLER

''Türkiye'nin son yıllarda yaşadığı ekonomik kriz, toplumun her kesimini olduğu gibi futbol taraftarlarını da doğrudan etkiledi. Artan işsizlik oranları, yaşam maliyetlerinin yükselmesi ve genel ekonomik belirsizlik, bireylerin günlük yaşamlarındaki stresi artırdı. Bu ekonomik sıkıntılar, taraftarların maçlara olan ilgisini azaltmak yerine, stadyumları birer kaçış noktası haline getirdi. Ancak, bu kaçış noktaları, aynı zamanda biriken öfkenin dışa vurulduğu alanlar haline geldi. Bir emekli aylığı 10 Bin lirayı geçmezken, bir tarafta Milyar dolarlar üstünden yapılan anlaşmalar ve bunlar sadece bizlerin bildiği, onun ötesinde de çıkılan reklamlarla beslenen büyük bir ekonomik piyasadan bahsediyoruz. Burada ciddi bir sorgulamanın olması gerekiyor. Burada gene entelektüel olarak eksikliğin maalesef sorgulayamamanın da yarattığı bir darboğaz var. O da neye dönüşüyor? İşte bu yargısız infazın arkasında, nedir bizi toplumsal olarak birlikte tutan, ayakta tutan şey, bir adaletin varlığına inanıştır. Emile Durkheim'in dediği gibi, "Bir adalet olması gerekir". Bir adaletin, toplumsal adalet duygusunun yaşandığına inanması gerekir toplumun. Bizde maalesef artık bu adalet duygusu farklı açılardan ve boyutlardan darbeler almıştır.'' 

SABIRLAR TÜKENDİ

Ekonomik kriz, yalnızca bireysel düzeyde değil, kulüp düzeyinde de etkisini gösterdi. Birçok futbol kulübü, mali sorunlarla boğuşuyor ve bu durum, taraftarların kulüplerine olan bağlılıklarını sınava tabi tutuyor. Finansal sorunlarla mücadele eden kulüpler, taraftar desteğine daha çok ihtiyaç duyarken, taraftarlar ise kulüplerinin başarısızlıklarına karşı daha sabırsız ve eleştirel olabiliyorlar.

SOSYOKÜLTÜREL ÇATIŞMALAR

Türkiye'nin sosyokültürel yapısındaki değişimler ve toplumun farklı kesimleri arasındaki gerilimler, futbol sahalarına ve tribünlere de yansıyor. Toplumsal kutuplaşmanın artması, taraftar grupları arasındaki ilişkileri de etkiliyor. Özellikle 'Büyük' kulüplerin başkanları ve yöneticileri arasındaki sert söylemler, bu kamplaşmayı daha da sivrileştiriyor.

Farklı sosyal ve kültürel arka planlardan gelen bireyler, futbol sahalarında ortak bir tutku etrafında birleşirken, aynı zamanda bu farklılıklarını da yansıtıyorlar. Bu durum, zaman zaman dostça rekabeti aşıp, şiddet içeren çatışmalara dönüşebiliyor.

Bu şiddet dili sürekli beslendiği için de ağza alınmayacak hakaretler ya da insanlık suçlarının çok kolaylıkla ağızdan çıktığını, dile yansıdığını görüyoruz Tabi artık siyasi iktidarın dilini biliyoruz. Öğrendik, algılaması kolay ve çok sert kelimeler üstünden giden, 'terörizm' gibi çok ciddi insanlık suçlarının çok da kolay olarak söylenebildiğini görüyoruz. Siyasi iktidarın etkisini yüzde 100 hissettiğimizi söyleyebiliriz.

SİYASETİN FUTBOLA MÜDAHALESİ

Türkiye'de futbol, uzun yıllardır siyasetin gölgesinde kalmış durumda. Siyasi figürlerin futbol kulüpleri üzerinde etkili olmaları, kulüp yönetimlerine doğrudan müdahale etmeleri ve futbol üzerinden siyasi propaganda yapmaları, sporun doğasına aykırı bir durum yaratıyor. Bu müdahaleler, futbolun bağımsızlığını ve tarafsızlığını zedeleyerek, taraftarlar arasında politik kutuplaşmalara yol açıyor. Siyasi tartışmalar, futbol camiasında da bölünmelere neden oluyor ve bu durum, sahada ve tribünlerde yaşanan gerginliklerin artmasına zemin hazırlıyor.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ VE GELECEK BEKLENTİLERİ

Bu gerilimlerin azaltılması için, hem toplumsal düzeyde hem de futbol dünyasında çeşitli adımlar atılması gerektiği çok açık. Sosyal medya platformlarının daha etkin denetlenmesi ve nefret söylemi içeren paylaşımların engellenmesi, linç kültürünün önüne geçebilir. Ayrıca, futbol kulüplerinin mali sorunlarına çözüm bulmaları ve taraftarlarla daha şeffaf iletişim kurmaları, kulüp-taraftar ilişkilerini güçlendirebilir.

Ekonomik ve sosyokültürel krizlerin üstesinden gelinmesi ise, daha uzun vadeli ve kapsamlı politikalar gerektirir. Toplumun genel refah düzeyinin artırılması, bireylerin stres ve öfke seviyelerini düşürerek, futbol sahalarındaki gerilimlerin de azalmasına katkı sağlayabilir.

Sonuç olarak, Türkiye futbolundaki gerilen atmosfer ve taraftarlar arasındaki çatışmalar, sadece sporun değil, toplumsal yapının da bir yansıması. Bu sorunların çözümü, geniş çaplı ve çok boyutlu yaklaşımlar gerektirir. Toplumun her kesiminden insanların, futbolun birleştirici gücünü yeniden keşfetmeleri dileğiyle...

Sözcü

YorumlarHiç Yorum Yapılmamış.     'İLK YORUMU SEN YAP'

Adınız Soyadınız:

E-Postanız:

Yorumunuz:

7 + 2 = ?

 




En Son Haberler
AnketTümü
Yeni Sitemizi Beğendiniz mi?
 
haber yazılımı: buki