Gündemde iki ana başlık daha vardı geçen hafta bunlardan biri “Beşiktaş Lens’ten kurtulamıyor”du. Diğeri, Abdullah Avcı’nın avukatının “Daha Beşiktaş’tan tek kuruş almadık” başlıklı kamuoyuna yaptığı duyuruydu...
İkisi de netameli ve baş ağrıtıcıydı... İşin tuhafı içinde bulunulan durumunda şimdiki yönetimin hiç günahının olmamasıydı... Ne Lens’in alımında ne de Abdullah Avcı’nın gelişinde... Lens 7 milyon euro alacağına karşı ‘3 milyon euro verin gideyim’ diyordu. Sn. Avcı zırnık koklatmıyor ‘2022’ye kadar ayda 1 milyon TL’ isterim diyordu.
Öyle Anlaşmalar Yapılmış ki Çözmek Mümkün Değil
Kişilerin inisiyatifine kalmış artık... Lakin affınıza sığınarak Her iki konuda da bireylere farklı yaklaşılabilir Lens’e özel program ve mental zenginlik verilip parlatılabilir, para ödemeye gerek kalmadan satılabilir. Sn. Avcı’ya da ahbap çavuş ilişkileri kullanılarak bu durum hafif sıyrıklarla atlatılabilinirdi... Neyse! Anlatmak istediğim, kulüpler yasasının bir an evvel çıkması. Ve her gelen yeni başkan ve yönetimin aldıklarından ve sattıklarından sorumlu tutulmasının kanun önünde imzalanmasıdır... Yoksa her gelen bir evvel yapılanlarla uğraşmaktan kendi işini yapamayacak duruma gelmiş ve gelecektir ki ve işte o zaman işimiz tamamen Allah’a kalmış olacaktır.....
HAZIRLIK MAÇI BİLE YÖNETİLEMİYOR, İYİ Mİ?
Galatasaray lige hazırlanmak için, Ümit Milli Takım da İngilizler’le oynayacakları maç için hazırlık maçı yapıyor, lige verilen son arada.... İlk yarı 0-0 bitiyor... İkinci yarı da böyle devam ederken 70. dakikada, Galatasaray futbolcusu Marcao söylenilenlere göre Ümit Milli Oyuncu Halil Dervişoğlu’na tokat atıyor. Maç içi gerginlikler başlıyor. Uyarılar geliyor, bakılıyor ki olacak gibi değil, Her iki takımın hocasının anlaşmasıyla maç yarıda kesilip evlere gidiliyor... Akabinde piyasaya düşen haberlerde, Milli Takım Hocası Tolunay Kafkas’ın takımı maçtan çektiği yazılıyor. Resmi site hiçbir şey olmamış gibi davranıyor. Halil Dervişoğlu da “Olayın büyütülmesine gerek olmadığı, her maçta olabilecek” bir mevzunun yaşandığını dile getiriyor... Yersen! Yani olay halının altına süpürülmeye çalışılıyor... Ne yapıyorsanız yapın eyvallah da maçta normal prosedür uygulansa (Niye uygulanmaz akıl sır ermiyor?) Göster Marcao’ya kırmızı kart... İş bitsin.. Niye göstermiyorsun? Hazırlık maçı diye ortamcı olma sayın hakem... Bir sürü tantana olmuş maç yarıda kalmış sen hiçbir şey olmamış gibi Ümit Milli hazırlıklara devam etti diye haber geçiyorsun, Hazırlık maçı diye ortamcı olmaya gerek yok sayın federasyon... İşin tuhafı bir sürü gazete de kulağının üstüne yatmış ortamcı olmaya gerek yok sayın bazı gazeteler. Teknik adamlar üzerlerine düşeni yapmışlar, Olaylar daha kötüleşmesin diye maçı erken bitirmişler... O kadar basit ki mevzu. Bir kırmızı kart çıkacak kanun neyse onu uygulayacaksın yani. Yok yapmıyorsun, Mevzu nerelere geliyor. Çık açıklama yap federasyon olarak, “İstemeyen olaylar oldu gereken yapılacak” de olay bitsin... Vay arkadaş ya şu hazırlık maçı bile yönetilemiyor, kimi, neyi, niçin koruyorsunuz? Nasıl işler çözemiyoruz vallahi! Halbuki her şey “Her maçta olabilecek” şeyler değil mi! Ayrıca olmaması gereken VAR kayıtlarını ellerinde bulundurduğunu söyleyen kişilerde, kendi tesislerindeki maçın görüntüleri mevcuttur diye düşünüyorum... Seyredebilir miyiz acaba?!
MİLYONLARCA GÖNÜL BAĞI OLAN BİR KULÜPTE TAMAMIYLA KURUMSALLAŞMA BEKLEYEMEZSİNİZ
İki-üç programdır soruyorum "Sergen Hoca’nın sahaya çıkaracağı 11’i millet 3 saat önceden nereden biliyor?" diye. Sırf 11 değil tabii de! Oradan çıkıyoruz yola işte! Biz kendi dünyamızda(!) yanıt ararken ikinci başkan sayın Adnan Dalgakıran yaptığı bir röportajda kerhen cevap vermiş soruya... “Beşiktaş’ta herkesin kendi iletişimi var.” Bu sitem ve serzeniş dolu cümlede ben aradığım cevabı şahsen bulmuş durumdayım... Haa! Kendisi yeterince eğildi mi bu konunun üzerine onu bilmem... Lakin “Amacım kurumsal bir iletişimdi.” diye tamlama yaparken gelinen noktada bir bezginlik söz konusu olduğu gözleniyor... Sevgili Adnan ağabey kurumsallık iyidir de dernek statüsünde ve milyonlarca kişiye gönül bağı olan bir yapıdan bahsediyoruz... Kurumsallaşma her zaman olmaz yani... Bazen gönüllere dokunacak, bazen arkadaş bazen dost olacaksınız, ve bazen de ille de kurumsallaşmak istiyorsanız en tabana inip yemişim kurumsallaşmasını bitmesin dertler diyeceksiniz.
Bence bir de böyle deneyin. Naçizane...
Akşam