1929’da bütün dünyada kendini hissettiren “Büyük Bunalım” etkilerini Türkiye’de de yayınca, taksi şoförleri de zora düştüler. Geçmişte kuruşları bastırıp taksiye binenler, birer ikişer ortadan kaybolmuş; ucuz olsun diye tramvayları tercih etmeye başlamışlardı. Şoförler işsizlik karşısında meslek değiştirmeyi bile düşünmeye başlamışlardı.
Daha önceleri Cağaloğlu’ndaki lokantasında aşçılık yapan Aşçı Halit, lokantasına gelip giden şoförleri gördükçe imrenmiş, şoför olmaya heveslenmiş, sonunda lokantasını satıp bir Ford otomobil alarak yeni mesleğine başlamıştı. Talihi de yardım ettiğinden, bir de abonman müşteri bulmuştu. Her gün onu
Nişantaşı’ndaki evinden alıp Eminönü’ndeki iş yerine getiriyor, saat ne yazarsa onu alıyordu: 80 kuruş.
Ekonomik buhran abonman müşterisini de etkileyince, Aşçı Halit bir çözüm aramaya başladı ve buldu da: Müşterisi aynı yöne giden 3 kişi daha bulduğu takdirde, saatin yazdığı rakamı dörde bölecek, her birinden ayrı ayrı tahsil edecek, böylece taksiyle yolculuk da ucuza gelecekti.
Müşterisinin bu yöntemi kabul etmesi ve taksi arkadaşı bulması üzerine, hemen servise başladı. Sabah servisini yaptıktan sonra, tramvay duraklarında bekleyen kalabalığa yanaşıyor, bir gözü yakalanmamak için dikiz aynasında, “10 kuruş. Tramvaya vereceğin parayı bana ver. Seni Taksim’e götüreyim” diyerek yolcu topluyordu.
Doğrusu ya, o güne kadar taksiye uzaktan adeta saltanat arabası gibi bakan İstanbullular bu tekliften pek hoşnut kalmışlardı.
Aşçı Halit’in İlk Dolmuş Hattı
Nasıl kalmasınlar ki, bir tramvay bileti parasına, hem de itişip kakışma olmadan, canlarını tehlikeye atıp salkım saçak demirlere asılmadan, otomobilin rahat koltuklarına kurulup çevrede tanıdıklara da hava atarak rahatça yolculuk yapabiliyorlardı.
Böylece ilk dolmuş hattı, Karaköy- Taksim arasında doğdu. Ücreti ise 10 kuruş idi.
Kendileri boş otururken, Aşçı Halit’in durmadan çalıştığını gören taksi şoförleri de bu yeni modaya uymakta gecikmediler. Hatta bazıları ön cama “10 kuruş” yazılı karton astı.
Haber Kaynağı: Tarih ve Toplum