İçinde bulunduğumuz yaşam koşullarıyla başa çıkmaya çalışmamız yetmiyor gibi bir de iktidarın sanki ortada hiçbir sıkıntı yokmuşçasına aldıkları her yeni kararıyla iyiden iyiye şaşkına dönüyoruz…
Efendiler artık şu yoksulluğa ve işsizliğe bir çözüm bulsanız da halk derin bir nefes alsa. Halkın içine çıkın. Ama öyle yukarıdan keyif çayı atmak için değil, gerçekten dinlemek ve halkın ne sıkıntılar içinde olduğunu anlamak için. Halkın artık alacak nefesi kalmadı diyoruz şimdi de Afganistan sorununu ortaya koyuyorsunuz. Zaten Suriye ve Libya sorunları tüm sıcaklığı ile duruyor. Esnaf olan bir vatandaş, Suriyeli'nin ruhsatsız izinsiz dükkan açabildiğini bu yüzden de kendisini ikinci sınıf hissettiğini dile getiriyor, AKP’li Belediye Başkanı Murat Aydın “Sen Resulullah'ın ümmetisin, öyle bakmayacaksın. Bu vatanı onların dedeleriyle beraber kurtardık” diyor!!
Ne yapılmak isteniyor diye soracağım ama artık inanıyorum siz de yapılanlara açıklama getiremez durumdasınız.
20 yıldır Afganistan'a demokrasi götüreceğiz deyip oraları kan gölüne çeviren ABD bile tümüyle bölgeden çekiliyor. Çünkü Taliban terör örgütü ile başa çıkamadı ve çok sayıda ölü, 2 Trilyon Dolara yakın da bir bedel ödedi. Vietnam'dan da tıpkı Afganistan'da olduğu gibi mağlup olarak çekilmişti. Biliyorsunuz, TSK, NATO'dan ötürü Kabil Havaalanı'nı koruyordu. Artık tüm yabancı güçler çekildiğine göre biz neden hala orada kalıp bekçilik yapmak istiyoruz, anlayan varsa beri gelsin! Orada kalmanın ülkeye ne gibi bir yararı olacak? Taliban giderek tüm ülkeye hakim olmaya başladı. Açıkça da söylediler, ‘Tüm yabancı güçler terk etsin' dediler. ‘Yabancı' derken bizi de kastettiler ve açıkça da tehdit ettiler.
Taliban, katil sürüsü bir örgüttür!!!! Onlarla mı anlaşarak orada kalacağız? Koca Türkiye Cumhuriyeti bir terör örgütü ile mi anlaşacak?
Bayram değil seyran değil tıpkı Suriye konusunda olduğu gibi yine balıklama atlıyoruz ve havaalanını korumaya talibiz!.. Biz, ABD'nin paralı askerleri miyiz? Suriye'ye daldık nasıl çıkacağımızı henüz bulamazken bir de Taliban'ı mı başımıza bela edeceğiz? Efendiler, bu bela orada kalmakla yetinmez Türkiye'de de terörü tetikler. Afganistan'ın içinde de çok değişik aşiretler olup bunlar da birbirleri ile çatışma halindeler. Afgan halkının bunlarla bir ilişkisi yok.
Afgan halkı ile geçmişe dayalı tarihsel bir yakınlığımız var. Bu yakınlık Kurtuluş Savaşı'ndan bu yana da devam ediyor. Geçmiş günlerde Sayın Erdoğan, Afganistan konusundan söz ederken Taliban'la ilgili sanki bir benzerliğimiz varmış gibi talihsiz bir benzetme yaptı. Bizim, o anlayış ve davranışlarla herhangi bir benzerliğimiz asla olamaz.
Biz, LAİK DEMOKRATİK TÜRKİYE CUMHURİYETİ'yiz. Bunu herkes çok iyi bilsin!
Yönetenler; Bu konuyu lütfen yeniden değerlendirin ve vazgeçin. ABD Başkanı'nı mutlu edeceğiz diye bizim çocuklarımız oralarda şehit olmasınlar. Bakın son günlerde on binlerce Afganlı genç, Türkiye'ye giriş yaptı, yapmaya da devam ediyor. Kim bunlar, neyin nesi bilen var mı? Ülkem, yolgeçen hanı mı? Zaten Suriyelilerle başımız dertte bir de bununla mı uğraşacağız? Afganistan ile aramızda birçok devlet varken neden oralara değil de buraya geliyorlar?
Efendiler; Artık uyanalım, bu emperyalizmin bir yöntemi. AB, bizdeki göçmenler için aman bize gelmesin diye size para verelim diyor, neden? Çünkü demografik yapıyı bozarak ülkeyi karıştırmak istiyorlar. Burası asla bir İslam Cumhuriyeti olamaz. Batının tüm arzusu bu. Bu göçmen konusuna sadece insani duygularla bakamayız. Emperyalizmin Amacı Türkiye'yi Araplaştırmak yani siyasi İslam'ı yerleştirmek! Geçmişte son derece modern olan Afganistan'ın, nasıl bu hale geldiğine dair tarihi bir öyküyü ve kimin tarafından kaleme alındığını bilmediğim alıntı yorumu sizlerle paylaşmak istiyorum.
“1920 yılında Topal Molla lakabıyla tanınan bir zat, Afganistan'da tekke kurmuş. Topal Molla'nın müritleri 3 yıl içinde 200 bine ulaşmış. Müritlerin sayısı 1925'te 300 bini aşan Topal Molla, krala karşı ayaklanma başlatmış. Bir yıl boyunca Afganistan‘da kan gövdeyi götürmüş. O yıllarda Afgan Kralı olan Emanullah Han, ülkesini terk etmek zorunda kalmış.
Emanullah Han ülkesinden ayrılırken Afgan sınırına geldiğinde yanına bir adam sokulmuş ve çok güzel konuştuğu urducasıyla sormuş: “Beni tanıdın mı? Ben meşhur Topal Molla'yım. Afganistan'daki görevim bitti, İngiltere'ye dönüyorum.”
“Seni tanıdım!” demiş kral “Ben senin İngiliz casusu olduğunu biliyordum. Fakat halkıma o kadar çok tesir etmiştin ki, senin casus olduğuna onları bir türlü ikna edemedim ve inandıramadım.“ Sarıklı ve sakallı Topal Molla sakalını kesmiş, sarığını atmış, başına silindir şapkasını oturtmuş ve İngiltere yoluna koyulmuş. Ülkemizde de her zaman Topal Molla'lar olmuştur. Kimisi politikacı, kimisi din adamı, kimisi de ilim adamı olarak kendisini tanıtır ve toplumu o göreviyle zehirleyerek birlik ve beraberliği bozar.
Her şeyin bir fitneden ibaret olduğunu ve aslında onun zehirli biri, yani bir hain olduğunu anlatırsın ama ya anlayan çıkmaz, ya kimse anlamak istemez, ya da anlamasalar bile seni hain ilan ederler.
Cahil toplumlarda doğruları söylemek insanı yalnız bırakır ama onurunla başbaşasın .
Düşünmek, sorgulamak, eleştirmek ve bunların sonucunda hainlere biat etmemek, çok önem arz etmektedir. Çünkü Topal Molla'lar, sorgulayıp eleştiren beyinlere üşüşemezler.!………”
NOT: Emanullah Han, Kurtuluş Savaşımız esnasında Türkiye'ye büyük maddi yardımda bulunmuş, onun teşviki ile Afgan kadınlar da altın takılarını göndermişti. Emanullah Han, Atatürk hayranıydı ve O'nu örnek alıyordu. Bu durum İngilizleri rahatsız etti ve meşhur İngiliz üç kağıtları, dalavereleri başladı.
Sonuç olarak: İslam'ı kullanarak (!) darbeyi yapan aslında bir İngiliz ajanı “TOPAL MOLLADIR…”
SON SÖZ: Bir millet uyuyorsa uyandırmak kolaydır ama uyumuyor da uyuyor gibi yapıyorsa ne yapsanız nafile, UYANDIRAMAZSINIZ. İNDİRA GHANDİ
Sözcü