Son dönemde kulübümüzün geleceği adına bir “güven” sorunu olup olmadığını sürekli sorgular haldeydim: Önce kolay olan yanıtı seçip “evet tabi ki” dediğimde bunun yanlış ve anlamsız olduğunu, hayır yanıtı verdiğimde ise; içini gereğince kapsamlı ve derinlikli bir biçimde dolduramadığımı anladım.
Sonrasında farkettim ki; aslolan “güven” kavramını genellemeden ele almalı ya da bir güvensizlik sorunu yaşıyorsam bunun hangi alan(lar)da olduğunu tespit etmeli ve üzerinde düşünülmeliydi. Rahatlamıştım; Öyle ya, 113 yıllık bir tarihin sportif başarıları, tesisleri, yatırımları, öykünülen camiası adına gelecek açısından bir güven sorunu olamazdı. Ancak, kurumsal yapılanması ve özellikle son dönemlerdeki yönetsel anlayışı için yanıtı bu kadar kolay veremediğimi gördüm. Bu kendi adıma bir tespitti ve üzerine gittiğimde; artık sınırlı ve kapalı çevrelerde, günlük veya günü kurtarma, her ne olursa olsun yönetimde kalma yönünde verilen/verilmeyen kararlar ile yürünemeyeceği, yürünmemesi gerektiği konusu açıklıkla ortadaydı. Bir başka ifade ile; yaşadığım güven sorununu genellemeden çıkarıp daralttığımda sorun alanının yönetim ve kurumsal yapılanma ile özdeşleştiği netleşmişti.
Hiçbiri yokken bizim olduğumuz 113 yıllık tarihimiz; övündüğümüz, bizleri Beşiktaş sevdalı yapan, olağanüstü başarılarla dolu. Bu anlamda gelecek adına da hiçbir endişemiz yok. Ancak bu süreci sürdürülebilir kılmak için yukarıda değindiğim olumsuzlukları, güven sorununu yönetsel ve kurumsal alanda mutlaka aşmamız gerekiyor. Bu değerlendirme Beşiktaş’ın kendini yeniden tarif etmesi veya yeni bir kimlik arayışında olması ile eş anlamlı değildir. Bunu yapmaya çalışanlara da, itibar edilmemesi, izin verilmemesi gerekir. Ancak Beşiktaş tabii ki, hızla değişen iç ve dış dinamikler doğrultusunda kendini yenileyip, güncelleyecektir. Böylesi bir sürece uyum, ancak ve ancak batı örneklerinde izlediğimiz üzere, iletişimsel akılcılığı öne çıkaran ve uygulayan çağdaş yönetim modelleri ile mümkün olabilmektedir. Bir başka deyişle; paylaşan, tartışan, ortaklıklar kuran, uzmanlıklardan yararlanan, şeffaf ve katılımcı ortamlar yaratan yönetimler daha başarılı ve sürdürülebilir sonuçlar elde etmektedir. Giderek kulübün ilgi alanlarında genişleyen karar çevrelerini yaratıyor olmak kuruma ve yönetime önemli katkılar sağlamaktadır.
Bu bağlamda belirgin bir amaç uyarınca hedefleri olan, bunları gerçekleştirmeye yönelik stratejileri tanımlanmış, yanı sıra öncelikli eylem alanları/planları kesinleşmiş süreye ve uygulamaya dayalı etapları olan bir plan ile programa sahip yönetimler az önce kısaca niteliklerini özetlediğim başarılı yönetim modelinin örneğidir. Öte yandan; insana dokunan, bir taraftarın beklentisinden siyasi erkin karışma eğilimlerine kadar geniş bir yelpazede analiz ve değerlendirme yapabilen, bu anlamda sınırlarını doğru belirleyen, kulübümüzün bağımsızlığına ısrarlar vurgu yapan, bu yöndeki görüş ve tavırlarını açıklıkla ortaya koymaktan çekinmeyen, yeni, güncel ve anlık olup bitenlere ilişkin sözü olan yönetsel anlayışları da aynı kapsamda ele almak gerekmektedir.
Evet, kendi içimde ve beni oldukça rahatsız edercesine kulübüm için sorguladığım“güven” konusu yönetim ve kurumsal yapılanma alanında kendini ifade eder olmuştu.Ne yapmalı?
Nasıl olmalı? Sorularının yanıtları da bulduğum kadarı ile ve ilkesel eksende bu yazının sınırları içinde sizlerle paylaşmak istedim.
Katılırsınız ya da benzer düşüncelere sahibiz umudu ile.
Prof. Dr. Zekai GÖRGÜLÜ
DUYDUK MU?