YENİ BİR SEZONA MERHABA
Dünya ve de özellikle ülkemizin son yılları çok zorlu bir sürece sahne oldu ve olmaya da devam ediyor. Bu süreçten etkilenmeyen kimse kalmadı. Geçen yıl pandemi nedeniyle taraftarlardan mahrum bir sezon geçiren futbol iki Türk bilim insanının insanlığa yaptığı büyük katkı sayesinde bu yıl sınırlı da olsa sevgililerin buluşmaları ile başlayacak.
Sezon başlarken ben de futbol spor siyaset vel hasılı, yaşamın temel enstrümanlarından yola çıkarak bir muhasebe ile başlayalım istedim.
Türkiye gelişmiş ülkelerde üç ayda yaşanan gündemi 24 saatte eskitiyor. Hayatın birçok evresini sindire sindire yaşamadan birçok evresini de sıkıştırılmış bir şekilde yaşayarak hızlıca yaşlanıyoruz. Devletlerin hayatında bir asır çocukluk devresine denk düşer. Bu devre ne kadar iyi yaşanırsa bir sonraki evreye müspet veya menfi olarak yansımaları olmaktadır.
Türkiye bu devreyi baskıcı, zorba, otoriter bir üvey ebeveyn elinde, hayata hiç hazırlanamadan, yaşamın tüm acı gerçekleri ile tanışan üvey evlat gibi geçirdi. Aynı ananın çocukları duruma ve zamana göre acılar ve sevinçler yaşadı. Tasa ve sevinçte birlik mümkün olamadı. Ülke tüm kişi ve kurumlarıyla birlikte hayatının birçok evresini olması gerektiği gibi yaşayamadan yaşlandı. Sanat, siyaset, bilim ve spora dair ne varsa ya bir eksik ya bir fazla…
Bir ülkenin nasıl ve ne durumda olduğunu kestirmeden ve kolayca anlamanın yolu o ülkenin sporu ve spordaki kariyerine bakmaktır. Fethi Naci ‘’ Bir ülkenin futbolu ne durumdaysa edebiyatı da o’dur ‘’ demiş zamanında, buna ben ekonomiyi de ekliyorum. Türkiye hayatın her alanında büyük bir gerileme yaşıyor…
BU SONUÇLAR NORMAL
Kur’an, Tevrat İncil, Zebur gibi kutsal kitaplar başta olmak üzere referans ekonomi kitaplarında’ Yedi yıl bolluk, yedi yıl yokluk’ tan bahseder. Önemli olan da sizin bu durum karşısında almış olduğunuz tavırdır. ‘Ölüm hariç her derdin çaresi vardır’.Nitekim Almanya, Belçika, Fransa, İsviçre, İtalya gibi birçok marka ülke futbolda benzer sıkıntı ve sorunlar yaşadı. Ancak hiçbiri de yarışma devam ederken yarış dışı kalmadı. Soru ve sorunları geçiştirmek, görmezden gelmek yerine zor olanı tercih ettiler ve çözüm ürettiler. Bu ülkelerin buldukları çözümlerde ortak noktalar;
‘’işi ehline vermek;
Gerçek bir rekabet ortamı yaratmak,
Kuralları herkese aynı şekilde uygulamak,
Şike- teşvik, hakem oyunları gibi ahlaksızlıklar karşısında tavizsiz, caydırıcı yaptırımlar uygulamak. Strateji, plan ve programlar hazırlamak ve buna bağlı kalmak,
Ülke içerisinde ya da dışındaki nitelikli gençleri milliyetlerine bakmaksızın milli takıma kazandırmak.
Görev yetki ve sorumlulukları yandaş ve yanaşmalara değil ehil ve emin olanlara vermek olduğunu görüyoruz.
Özetle; yapılması gereken yapılıyorsa başarı, yapılmıyorsa başarısızlık kesin demektir.Bu durum tüm sektörler ve devletler için de geçerlidir. Bu tabloyu çok önceden tahmin ederek Star gazetesinde 2010 yılında, iktidarın söylemine de ilham olan, Barış Manço’dan sonra ‘2023 vizyonu’ nu ilk kullanan ve öneren kişi olarak ‘ Türk futbolunun 2023 vizyonu var mı ?’’ diye sormuş ve yapılması gerekenleri madde madde yazarak yapılması gerekenleri özetlemiştim.
Futbol söylem değil eylem oyunu olduğu için alınan sonuçlara baktığımız zaman neyin ne olduğunu çok net olarak görüyor ve anlıyoruz. Geçmiş başarılar tekrarlanmaz ve yeni şartlara göre güncellenmezse başarı imkânsızlaşıyor. Yanlışta ısrar etmeye devam ederseniz de sistem sizi otomatik olarak yarış dışına atıyor. Türkiye’nin yaşadığı süreç tam da budur.
Son Avrupa şampiyonasında İtalya’nın ne kadar iyi bir hazırlık geçirdiğini ve bedelini de şampiyon olarak, Türkiye’nin de sonuncu olarak aldığını gördük. Bu ülke, insanına doya doya yaşama, sevme sevilme ve sevinme imkânı bile vermeden hem kendisini hem de insanlarını erkenden yaşlandırmakla kalmıyor; Güzel güneşli günler görmesine fırsat vermeden, hayalleri, kırgınlık ve dargınlıkları bohça yaparak barışmadan helalleşmeden diri diri gömüyor…
