Beşiktaş’la İlgili Yazı Yazmayalı Uzun Zaman Oldu
Kitap çalışmamı saymazsak yazı yazmayalı epey zaman oldu. Sevgili Hakan Öncül sağ olsun bu süreçte yazı yazmam için hep teşvik etti. Alanya maçından çıktıktan sonra bazılarının kâğıttan gemileri için sefer tasında fırtına çıkartmaya çalıştıklarına şahit olunca kâğıdı kalemi elime aldım. Beşiktaşlılar takımlarını tutkuyla sever bu sevgi hayatın içinden damıtılarak gelen ‘Siyah Beyaz ‘gerçek bir aşk hikâyesidir.
Dillere Destan Bir Tutkudur Bu; Bunu Bütün Dünya Bilir
Paris’te okuyan oğlum geçen gün beni aradı. Seine nehri kenarında bir kafede İspanyol, Estonyalı Türk ve diğer milletlerden okuldan arkadaşları ile felsefe, sinema edebiyattan sohbet ederken konu futbola gelince kendisine hangi takımın taraftarı olduğu sorulup Beşiktaş cevabını verince aralarında yaşanan diyaloğu anlattı.
İspanyol ve Estonyalı gençler hemen Youtube dan Beşiktaş İnönü stadında yaşanan atmosferleri ve Alen Markeryan’ın saha içi ve tribünde taraftarla olan bütünleşmelerini kafedeki herkese izlettirmekle kalmamışlar bir anda kafeyi Beşiktaş tribününe çevirmişler. Bana da ‘Düşünebiliyor musun baba Paris’te yabancılardan Beşiktaş tribünlerini izlemek ve taraftarın meşhur marşlarını onlardan dinlemek bu nasıl bir duygu’ diye sordu…
Bu duyguyu iyi bildiğimi sanıyorum…
Beşiktaş Cemal Süreyya’nın deyimiyle ‘sermayesi insan olan bir kulüptür ‘ ve Siyah Beyaz renklere gönül verenler sadece bir takım tercihinde bulunmaz. Beşiktaş’ı seçerken bir yaşam biçimini tercih eder aynı zamanda. Mesela ben. Beşiktaşlı olup da kolay yoldan, havadan para kazanıp o parayla etrafa hava atmaya çalışan bir Beşiktaşlı tanımadım bugüne kadar… İstisnai olarak birkaç isim mutlaka bulunabilir elbet ama en azından benim etrafımdaki tüm Beşiktaşlılar ekmeğini taştan çıkaran insanlar. Bu bizim için bir gurur vesilesi, aksi şekilde gelir elde edenler için de bizden nefret sebebi olabilir.
Beşiktaş takımı da öyle…
Her Beşiktaşlı övünerek ve göğsünü gere gere ‘bizim müzemizde haram kupa yoktur ‘ dediğinde bunu inanarak ve gerçekten söyler. ‘İyi günde kötü günde biz hep omuz omuzayız ‘derken de samimidir. Bu nedenle takımı zora düştüğünde ‘Feda’der ‘Vefa’der ama iyi gün dostları gibi ‘veda ’deyip terk etmez takımını en çok bir sigara yakar ve ‘terk etmedi sevdan beni ’diyerek uzaklara dalar gider…
BEŞİKTAŞ KAZANMAK İÇİN SAVAŞIYOR
Önceki sezonlarda olduğu gibi bu sezon da kazanmak için her cephede savaşıyor. Bu sezon farklı bir sezon; takımlar taraftarlarından ayrı düştü. Gelirler de düştü haliyle. Değişmeyen tek bir alışkanlık var; Beşiktaş düşmanlığı…
Lig Beşiktaş daha henüz takımı ve kendisini toparlayamadan başladı. İlk 5 hafta sonunda Konya yenilgisiyle birlikte kara bulutlar geri geldi. Son yıllarda sosyal medyada türeyen bir takım asalak zibidiler derhal harekete geçti. Başta Sergen Yalçın ve yönetime abuk sabuk ithamlarda bulunmaya başladılar. Bu ortamda bunalan Sergen Yalçın bir maç sonu ‘arkadaşlar biraz sabır ve destek lütfen, sakin olun ‘dedi. Fikret Orman’dan enkazdan da öte yıkılmış, bilerek ve isteyerek tarumar edilmiş bir yapı teslim alan yönetimin de yapabileceği çok fazla bir şey yoktu. Limitler bağlı, kasa boş, kısa vadeli borçlar ağrı dağı gibi yüksekti. Bu hengamede peş peşe nokta transferler takıma dahil oldu. Raşit Gezzal, Aboubakar , Rosier ve Josef’in katılımıyla bir anda bahar geldi. Bu transferler ile birlikte takıma sihirli bir el değmiş gibiydi. Sergen Yalçın ve ekibi yeni katılımlarla birlikte yeni bir oyun anlayışı geliştirdi. Artık Beşiktaş futbol izleyicisine keyif veren bir takımdı. Beşiktaş’ın ilerleyişi ve rakiplerin geri kalışı beklenen bir durum değildi.
HEP AYNI SAHNE
Beşiktaş birçok maçta sadece rakipleriyle değil, malum yapıyla da mücadele etmek zorundaydı ve onlarla da çarpışa çarpışa zirveye yerleşti. Bilenler bilir birkaç dönem futbol yöneticiliğim olmuştur. Bu süreçte futbol dünyasındaki topları ve dönen dolapları yakından tanıma ve bilme fırsatım oldu.
Türkiye’de futbol iki yönlü oynanır;
Sahada ve masada…
Beşiktaş masada yoktur. Sadece sahada vardır.
Bu nedenle Beşiktaş şampiyonlukları anlamlı ve değerlidir.
Her şeye ve tüm zorluklara rağmen kazanılmış statükoyu da yenerek mutlu sona ulaşmıştır. Bu yıl da aynı sahnedeyiz. Beşiktaş, şampiyonluğun en güçlü takımı.Bunu oynadığı futbol ve elde ettiği sonuçlarla çoktan hak etti. Bütün bu gerçekler ortadayken, pusu ve kumpasçılar yine de ellerinden gelen her türlü kötülüğü sahnelemekten geri durmuyor. Fark açılmasın diye Fenerbahçe ve Kasımpaşa maçlarında peş peşe aynı hakemi görevlendirerek, futbol tarihinde bir ilke imza atanlar bunu yaparken ne utandı ne de çekindiler.TFF ve merkez hakem kurulunun elinde her zaman hazır tetikçiler vardır.
Haluk Ulusoy Yönetiminde Bu Çok Daha Fazlaydı
O dönem ‘Haluk Ulusoy’un Adamları ‘ diye bu durumu izah eden bir yazı yazdığım için Haluk Ulusoy beni mahkemeye verdi ve o dönemin parasıyla tam 50 milyar talep etti. Hukuk ‘guguk ‘olmadığı için mahkeme beni haklı buldu ve Haluk Ulusoy’un adamlarını bir anda teyit etti. Bu işler en çok da onun zamanında zirve yapmış, mağduru da yine tahmin ettiğiniz gibi en çok Beşiktaş olmuştur. Bu dönem o dönemlerin devamı…
EN ZOR HAFTALARA GİRİLDİ
Ligin boyu kısaldı. Beşiktaş ideal tertibi ile sahada olduğu müddetçe tüm rakiplerini yenebilir. Bu maçlarda daha fazla sansasyon ve skandala hazır olun. Bunun tek istisnası var; Beşiktaş zirvede tek başına kalırsa bu defa ali cengiz oyunları ligin dibinde yaşanacak, yukarısı kendi başının çaresine bakacaktır.
Beşiktaş Camia Olarak Bir Kez Daha Kenetlenmek Ve Teyakkuzda Olmak Zorundadır
Beşiktaş yönetiminde çok tecrübeli yönetici arkadaşlar var, onlar bu olayların mağduriyetini yıllarca yaşamış insanlar, en çok da bu arkadaşlara iş düşecektir. Kartal zirvede tek başına şampiyonluğa kanat çırparken, onu dış müdahalelerden koruyacak, eşlik edecek öncü dost birliklere ihtiyacı olacaktır. Zirveden şampiyonluk kupası ile İnönü stadının çimlerine inmeden hiç kimse kemerlerini çözmesin…
Burası Türkiye…