Beşiktaş Meydanında oturmuşum. Elimde İstanbul Büyükşehir Belediye’sinin Meydan projesi diye yayınlayıp, tanıttığı krokiyi alan gözlemlemesi yaparak incelemeye çalışıyorum. Deniz Müzesi önünden yer altına dalacak olan yolun nereden çıkacağı ve yukardan gelen araçların çıkış noktasını elimdeki krokide işaretlemeye çalışırken, gözüm tüm heybetiyle karşımda dikili duran Barbaros Hayrettin Paşa heykeline takıldı.
Koca Barbaros denizleri yarmış, gelip meydana dikilmişti ve akıllı olun der gibi bakıyordu. Denizlerde geçen hayatına önce korsan olarak başlayan, sonrada Osmanlı’ya katılıp Paşa olan ve hayatında hiç yenilgi görmeyen bu Koca Reisin Beni leb- i deryaya gömün, ''Ben leventlerimin sesini ve denizin hırçın dalgalarını yattığım yerden duymak istiyorum'' dediği için, kadırgalarını bağladığı beş mermer taşın semte adını verdiği Beşiktaş’a gömüldüğünü düşündüm.
Acaba şu anda Mimar Sinan’ın yaptığı türbede yatarken, denizin sesini ve gelenek halini almış olan savaş gemilerinin Beşiktaş’tan geçip sefer ve tatbikata giderken kendisini selamladığını duyabiliyor muydu? diye geçti içimden bir an. Karşımda duran heybetli ve kadırga kabartmalı heykelin yapım tarihi 1944 yılını gösteriyordu.
Yer seçimi bu kadar isabetli olabilirdi ancak. Akdeniz’i bir Osmanlı gölü haline getiren Barbaros Hayrettin yattığı yerden dalgaların hırçın sesini duyuyor muydu bilemem ama, eğer günümüz Firavunları elimdeki Meydan Projesini hayata geçirebilirlerse, yakında dozer kompresör ve delici kırıcı aletlerin ses ve sarsıntısından mezarında titreyeceği muhakkaktı .
Heykelin etkisinden sıyrılıp Barbaros Hayretin Paşa’yı oracıkta bırakıp döndüm elimdeki krokiyi incelemeye .Yayalaştırma projesi adını alsa da bu proje uygulandığında yaya erişiminin zorlaşacağı kaçınılmaz gözüküyor. Mimar Sinan’ın1550 yıllardaki yapıtlarının oluşturduğu tarihi doku, beton bir kütleye kurban edilecek ve geri plana düşecek ve buda alanın kimliksizleştirilmesine neden olacak. Bu projenin birinci sınıf SİT alanı olan Köy içini nasıl etkileyeceği de tam bir meçhuliyet kesp ediyor. Proje sanki yayalara göre değil, lastik tekerlere göre planlanmış. Trafiğin battı çıktı tünellerle giriş çıkış yapması halinde ise denize 100 metre uzaklıkta ve eğimi fazla ve dik olan yolda ki bu dehlizlerin Taksim,Tarlabaşı ve Ankara’daki tüneller gibi su basması bence muhakkak gibi duruyor.
Otobüs duraklarının da yer altına yani bu tünellere alınması halinde ise vay burada bekleyen yayaların haline. Yağmur sularının toprakla buluşacağı alanlar oldukça kısıtlanıyor. Battı çıktıların içine dolacak olan egzoz gazlarının emisyonu da başka bir sorun olmayacak mı? Camı açık olan araç içindekilerin soluduğu egzoz gazlarının emisyon bacaları,nereden dışarıya verilirse verilsin yaz günlerinde alanın fazla ısınmasına neden olup oksiden kıtlığı yaratacak ve ekolojik dengeyi olumsuz etkileyecek.
1990 yılında açılan proje yarışmasından bu yana ilgilendiğim bu meydan projesi 24 yıldır rafa kaldırılmış bir projeydi. Ne olduysa Taksim Meydanı yayalaştırma projesi diye, İBB Meclisinden plan notu okuma beceriksizliğindeki CHP Gurubunun da katkısıyla geçirilip, dikkatleri Topçu Kışlasına çekip bitirdikleri, battı çıktı labirentlerle ördükleri Taksim Meydanını beton kütleye dönüştürdükten sonra yeniden gündeme geliverdi!
Meydana çıkarılıp, yakında Beşiktaş ve Büyükşehir Belediyelerinin ortaklaşa uygulayacağız diye lanse ettikleri projenin görselleri ne tuhaftır ki, Beşiktaş Halkının onayına sunulmadan, şehir plancılarının , üniversitelerin ve trafik uzmanlarının görüşü alınmadan, emlakçı sitelerinde yayınlandı. Bu durum bile bu Kent Baronlarının iyi niyetli olmadıklarının bir göstergesi değil midir ? Beşiktaş’ı Nişantaşı yapacağız gibi saçma sapan demeçler veren Beşiktaş Belediye Başkanının ve onun familyasının boynundan öptükleri ve yine Beşiktaş Belediye Başkanının saksafon çalarak karşıladığı Kadir Abisinin iyi niyetine Semt Halkı olarak güvenmemiz için bir neden yoktur.
Paris’te JEAN D’ARC bulvarının yapımı için STK’ların ve Paris Halkının görüşünü almanın 5 yılda tamamlandığını hatırlatmak isterim. Sanırım bu hatırlatmam meydan düzenlemenin, ben yaptım oldu diyerek oldu bittiye getirilmeyecek ve bir Avukat ile bir Muhallebiciye bırakılmayacak kadar ciddi bir iş olduğunu gösterir. Kanaatim odur ki Beşiktaş Semt Ahalisi, kadınıyla, genciyle, emeklisi ve esnafıyla Nişantaşı olmak istememektedir. Onlar Beşiktaş’ı dedelerinden babalarından miras aldıkları gibi, çocuklarından da ödünç almışlardır ve yine onlara Beşiktaşlı olmak duruşuyla ve Beşiktaş ahlak, görenek ve kültürüyle bırakmak istemektedirler.
Yazımı bu şekilde tamamlarken, yine kaldırıp başımı Barbaros Hayrettin’e bakıyorum. Deryalarda yenilgiye uğratıp teslim aldıklarının torunlarının, paralarıyla gelip Osmanlı torunlarıyla bir olup bu Şehri İstanbul’u yağmalamalarını tasvip etmediğini duruşundaki heybetten ve gözlerindeki öfkeden hissediyorum. Yazdıklarımı onayladığını anlıyorum ve onu YAHYA KEMAL ‘in
Deniz ufkundaki bu top sesleri nereden geliyor
Barbaros belli ki, donanmayla seferden geliyor
Adalardan mı, Tunus’tan mı, Cezayir’den mi?
O mübarek gemiler hangi seferden geliyor …….
Mısralarıyla selamlayarak veda ediyorum.