Yazı dizimin özellikle 3. bölümüne gösterilen ilgi ve başka sitelerde ve İstanbul dışı yayın organlarında yer verilmesi bana şunu gösterdi ki, BEŞİKTAŞ yalnızca İstanbul’un bir İlçesi değil, Türkiye’nin ilgi odağı bir yerleşim bölgesidir. Bundan çıkardığım sonuç şudur ki, Küresel Sermayenin, Haramilerin ilgilendiği kadar, BEŞİKTAŞ’la ülkemiz halkıda ilgilenmektedir. Sermaye çevreleri nasıl ki kendi çıkarlarını koruma ve kollama peşindeyse, İlçe halkı ve orta sınıf ile, sol toplumsal güçlerde yaşam alanlarını korumak, kollamak durumundalar.
Üç yılı aşkın bir süredir Beşiktaş’taki kötü ve yağmacı zihniyetle her platformda mücadelemi sürdürürken, bunun kişisel hesaplaşmalara dayanmadığını, parti geleneklerime ve Beşiktaşlılık duruşuna olan bağlılığımdan kaynaklandığını, Belediyenin Sermaye çevrelerinin arka bahçesi durumundan çıkarılarak, Beşiktaş halkının hizmet organı haline dönüşmesi için yapılan bir mücadele olduğunu ve ideolojik temeli bulunduğunu ve sınıf mücadelesi boyutları bulunduğunu defalarca yazmış ve söylemiştim, hiç bir yere aday falanda olmayarak bunu kanıtlamıştım.
Her söylemimin ve yazdıklarımın bedelini ödemeye hazır olduğumu, disiplin kurullarından, hukuksal hesap vermeye kadar her riski göze aldığımı, İsmet. İnönü’nün ''Namuslular da namussuzlar kadar cesur ve yürekli olmak gerekir'' söylemini ilke olarak benimsediğimi gerek parti toplantılarında, gerek sosyal medyada, parti yönetim ve yöneticilerine bilgi ve belgelerle anlatmış ve dile getirmiş olmanın iç huzuruyla, Beşiktaş Halkında ve siyaset çevrelerinde karşılığını bulan ve parti örgütümde takdir ve teşvik gören eylemliliğimi sürdürmeye yeni dönemde de devam ediyorum ve Beşiktaş Belediyesi taki BEŞİKTAŞ Halkına layık bir yönetime kavuşana kadar bu tespit ve teşhir tavrımı sürdüreceğim.
Hepinizin bildiği ve gözlemlediği gibi, Ülkemiz tüm yeni sömürge tipi ülkelerin yaşadığı bir küresel işgal ve çevrelemenin etki alanına girmiş durumdadır. Bu işgalden yer altı kaynaklarımızın, tarımımızın etkilendiği kadar kentlerimizde etkilenmekte ve nasibini almaktadır. Ülkemizde kentlerimiz denince, önce metropollerimiz ve hemen de İstanbul akla gelmektedir. Sömürge ülkelerin inşaat sektörü, tipik mimari karakterleri ve mühendislik hizmetleriyle tüketim toplumu yaratmaya en büyük katkıyı sunmaktadır. İstanbul’a bu bakış açısıyla göz attığımızda dere yataklarına yapılan rezidans ve otelleri, çok katlı hastaneleri ve Küresel Sermayenin tapınakları olan AVM’leri görebilmekteyiz. Ormanların katliamını, kent çevresi köylerin imara açıldığını ve kentin orta yerindeki konutların ticari alanlara dönüştürülerek kentin hançerlendiğini izleyebilmekteyiz, örnek mi dersiniz alın size Beyoğlu’nda Demirören, Taşkışla’da Gök kafes, Zeytinburnu’nda 30 katlı binalar, Basın ekspres yolunda rezidans ve oteller, Moda burnunda Taş Yapının Hilton oteli, Maslak’ta Doğuş Power Center, Zekeriyaköy’de Siyah Kalem’in orman yağması villaları, bu örnekler ilk aklıma gelenleri, daha onlarca sayabilmek mümkün. Bu tespiti yapmaktaki amacım, bana yapılan sen yalnız Beşiktaş’ı görüyorsun halbuki tüm İstanbul yağmalanıyor, diğer ilçeleri görmüyorsun eleştirisine yanıt vermek içindi ve olaya ideolojik bir perspektifle baktığımı, ilçe ayrımı yapmak gibi bir kategoride bulunmadığımı daha da ötesi, herkes kapısının önünü temizlesin, benim kapım BEŞİKTAŞ demek içindi.
Kamu arazilerinin özel sektöre devri ve sonra azami imar artırımı ve belediyelerin göz yumması ile yapılan yağma ve bu işlemden rant kapma . Bu formül genelde Tüm İstanbul’da uygulanıyor , Beşiktaş’taki en çarpıcı örneği ise Zorlu Center, gelin bir rant hesabı yapalım ,karayollarından Zorlu’ya aktarılan bu kamu arsası, 237 bin m2 inşaat yapılması gerekirken 628 bin m2 yaptırılınca, 391 bin m2 fazladan bir alana sahip oluyor, m2 si 15 bin dolardan satılınca da 4,716 milyar dolar rant oluşuyor , bunu kim sağlıyor Beşiktaş Belediyesinin kot alma sihirbazları sağlıyor , bunu sağlayan ve göz yuman kadronun buraya Belediye Meclisindeki işbirlikçilerinin kararıyla iskan vermesi de bence AKP ve CHP ortak suçu sayılır ve organize kent suçudur. En çarpıcı yağma örneği olduğu için buradan başladım. Şimdi gelelim aynı yağmacı mantığın başka neler yaptığının ve yapacağının diğer örneklerine. Yazımı fazla uzatmamak için, satırbaşları ve kısa anlatımlarla değineceğim.
-- 1730 yılında yapılan ve tarihi 93 Harbi Şehitleri Mezarlığının yerinde bu gün Anıtlar Kurulunun koruma kararına rağmen 3 blok halinde Maçka Rezidans yükseliyor, buda AKP -CHP suç ortaklığının 2. örneği.
-- Ulus’ta Ermeni Mezarlığının kemiklerin bile hafriyata katılıp kaldırıldığı 45 dönüm araziye kurulu Ermeni mezarlığının yerinde yükselen 20 bloklu 210 daireli site , buda AKP-CHP suç ortaklığının bir başka örneği
-- Ulus’ta 463 ada 4 parselde 2 dönüm kamu malı park arazisinin m2 si 10 bin dolarken , 8900 TL’ye satılıp belediyenin 90 milyon zarara uğratılıp , satıştan sonra imara artırımı yapılarak müteahhitte rant hizmeti verilmesi, bu kent suçu değil midir?
-- Levazım Mahallesi Zincirlikuyu’da 45 katlı, çift kule ve 288 konut yapılmaya başlanılan ve 25 bin m2 ye oturan Çiftçiler Towers inşaatının yeşil alanın üzerine yaptırılması, bu kent suçu da AKP ve CHP’nin ortak günahı değil midir?
-- Ortaköy Lo Atus sitesine Belediye arsası bila bedel peşkeş çekildi ve kanalizasyon geçecek diye Meclis kararı alındı. Belediye zarara uğratılmış oldu.
-- Saray inşaat isimli Taşeron firmaya çalıştırdığı işçi başına ödenen paralar, işçilere % 25 eksik olarak verildi ve bu 7 yıl sürdü, işçilerin ücreti taşeron ve belediye işbirliğiyle gasp edildi, bu emek suçu değil midir, bu suç ortağı firmayla ilişkiler halen sürmektedir
-- Ulus , Savoy sitesinde 30 konut fazladan yaptırıldı ve Belediye Başkanının buradan aldığı 2 dairenin ödeme kaynağı ve şekli halen ispatlanamadığı gibi , soruşturma yeniden başlatıldı , halen sürüyor.
-- Mülkiye müfettişleri tarafından el konulan, 6 hayali firmaya kestirilen faturalar ve mal alınmış, hizmet yapılmış gibi gösterilerek ödenen paralar yakınlarda sizce Belediyenin başına bela olmayacak mıdır?
-- Eski Özel Kalem Müdürünün ve Danışman olarak Belediyede görevlendirilen şahısların, Belediye maaşıyla korkunç boyutlara ulaşan servetleri de yarınlarda sorun yaratmayacak mıdır?
Yukarıda ki satırlarda bir kısmını sıraladığım şaibeler, ilk kez benim tarafımdan kaleme alınmış değildir, bir çok yayın organında ve internet sitelerinde halen bulunulabilen belgelerdir.
Sayın Okurlar... Beşiktaş’a kıymayın efendiler, derken sadece son dönemlerde işlenen kent suçlarından ve işbaşındaki istismarcı işgalci yönetimden ve bunları başımıza bela eden hizipçi, işbirlikçilerden dolayı söylemiyorum, ilçemiz üzerinde yapılan geleceğe ait rant planlarını da göz önünde bulundurarak ve iştahı kabaran unsurların KENTSEL DÖNÜŞÜM maskesi takmış politik saldırılarından dolayı söylüyorum. Ayrıca önümüzdeki dönemler için finans kapital güçlerinin şimdiden mülkiyetlerini süratli bir biçimde arttırdıklarını gözlemleyerek ve Beşiktaş Belediye Başkanının her türlü medyayı kullanarak Beşiktaş halkında deprem geliyor algısı yaratarak İBB ‘nin tellallığını yaptığını ibretle izleyerek söylüyorum, Konsolos Konsolos gezerek Beşiktaş’ı pazarladığını gözlemleyerek yazıyorum. KENTSEL DÖNÜŞÜM kavramı ilk bakışta tarafsızmış gibi gözüken ve iyileştirme içeren bir kavram gibi gözüküyor, fakat bu güne kadarki uygulamalarına baktığımızda, hep yoksuldan alıp zengine veren bir oligarşik mekanizma olduğu gün gibi ortada. KENTSEL DÖNÜŞÜM’ün İstanbul da en son uygulanacağı yer BEŞİKTAŞ’tır , neden derseniz , gerek yapılaşma olarak gerekse zemin etüdü açısından iki mahallesinin Dereboyu yapılanmasının dışında risk taşımamaktadır , Beşiktaş sakinini deprem olgusuyla tedirgin ederek yerinden etmeye veya mekanına ortak olmaya kalkışma kurnazlığının adıdır KENTSEL DÖNÜŞÜM.
Çarşı içindeki esnafıyla, onun müşterisi öğrencisi, emeklisi, dar gelirlisinin birlikte soludukları ÇARŞI ruhunun pasifize edilmesi için Gezi duruşundan sonra yeniden pişirilen sosyolojik deformasyonun adıdır KENTSEL DÖNÜŞÜM, kapısının önünde arabası olanla , 7,8 nüfusa bakmak zorunda olanın , Kurban Bayramında kurban kesenle , onun dağıttığı eti yiyenin aynı mahallede birlikte yaşadığı , bu insanların 1 Mayıs‘ta kol kola girerek alanlara birlikte çıktığı , 10 Kasımlarda el ele Atatürk’e saygı zinciri oluşturdukları ,tribünlerde aynı meşalenin kokusunu soluduğu , otoriteye teslim olmayı reddeden asi ruhun dağıtılmasının , asimile edilmesinin, böylelikle de siyasi profilinin de değiştirilmesinin tuzağıdır KENTSEL DÖNÜŞÜM , ekonomik olduğu kadar , sosyolojik olarak ta Egemen Güçlerin , Beşiktaş’ı teslim alma stratejilerinin bir parçasıdır KENTSEL DÖNÜŞÜM.
Şehire ve kültüre yalnızca bir mühendis, müteahhit ve finansör gibi bakmanın şehir kültürüne yapılacak en büyük saygısızlık olduğu düşüncesindeyim, şehri yalnızca kendisinden rant çıkartılacak , çıkar sağlanacak bir nesne olarak gören ve şehirleri sadece parası olan insanlar için donatan çevrelerin elinden kurtarmak zorundayız.
Allah Beşiktaş’ı, Beşiktaşlıyı KENTSEL DÖNÜŞÜM’ün kazma ve kepçe darbelerinden ve haramilerin yağmasından korusun.
Kalın Sağlıcakla…..